15 Ara 2013

Altın Tuz

Yolun ortasında duran kediyi korkutmaya çalıştım ama hareket etmedi. Rahatsız olmamıştı. Gözünü ayırmadan baktığı şeyin ne olduğunu anlamak için başımı eğdim. Gördüğüm bir kitaptı. ‘Altın Tuz’ yazıyordu üzerinde. Ne yazarının adı vardı ne de ön sözü. Okumaya yeltendiğimde bir adam belirdi yanımda. Karamel rengiydi saçları. Elimden aldı kitabı. Gözlerime bakarak kitabı açtı ve suratıma üfledi altın tuzları. Gözlerim acıyordu. Karnıma bir kanca takılmış da beni çekiyorlarmış gibi. Midem bulanıyordu. Her şey dönüyordu ve ben yok oluyordum. Sonra birden durdu. Kanca bir yere takılmıştı belki de. Gözlerimi zorlukla açtığımda deniz kıyısında olduğumu anladım. Ama nasıl?… 

Rüzgâr. Şarkıyı duyabiliyor fakat sözlerini anlayamıyordum. Beni çağırıyordu, hissedebiliyordum. Suya doğru yürümeye başladım. Belki saçmalıktı. Ama. Bu müzik. Bir at bekliyordu beni kıyıda. Yeleleri yerinde sazlar vardı. Gözleri ise kırmızıydı. Başını eğdi hafifçe. Beni davet ediyordu binmem için. Çok soğuktu at. Damarlarında kan dolaşmıyor muydu? Kıyıdan uzaklaştık. Artık su omzuma geliyordu. Sonra boynuma. Sonra. Denizaltındaydım. Şarkıyı anlayabiliyordum. Nefes alabilmek. Su altında nefes alabiliyordum! Saçlarım gözümün önüne geldi. Altın sarısıydı. Ayaklarıma bakmaya çalıştığımda, balıkların kuyruğuna benzediğini anladım. Ben denizkızı mı olmuştum! Balık sürüleri etrafımı sardı. Kedi balıklarıydı. Denizhalkı balıkları dağıttı etrafımdan. Fakat atın üzerinden indiremediler beni. At bir su şeytanıymış. Beni öldürmek için denizin derinliklerine getirmiş. Kalbimi yemek istiyormuş. Su şeytanları saf sevgiyle beslenirmiş. Kalbim temiz mi benim, sevgim saf mı?… Etraftaki yosunlar, su bitkileri hortum olmuş bir yere doğru akıyordu. Yavaş yavaş yok oluyorlardı. 

Bay Karamel ağzını açmış, bir vakum gibi yutuyordu hepsini. Karnı kocaman olmuştu. Vakum ağzı durdu. Bay Karamel kocaman göbeğini sıvazladı. Sonra ağzını yeniden açtı. Ağzından sarmaşıklar çıkıyordu. Su şeytanını sardı da sardı. Sıkılıyordu su şeytanı. Attı beni üzerinden. Ben ayrılınca attan sarmaşıklar hızlandı, uzadı. Su şeytanı görünmez oldu. Bay Karamel geldi yanıma. Kollarımdan tutup yukarı çekmeye başladı. Bu kez denizhalkının prensesi tutundu kuyruğuma. ‘En kıymetlin, en kıymetlin,’ dedi. Bay Karamel, saçından bir tutam aldı, üfledi prensese. Altın bulmuş gibi sevinmişti. Saçı aldı avucuna, okşadı. Sonra da yuttu. Yüzü aydınlandı, gözleri ışıldıyordu. Göğsünden çıkarıp elime tutuşturduğu ‘Altın Tuz’ kitabıydı. 

Bay Karamelle yukarı çıkmaya başladık. Rengârenk balıklar, denizin altındaki gökkuşağıydı. Yüzeye yaklaştıkça güneş ışığının sıcaklığını tenimde hissedebiliyordum. Işınların değdiği yerlerdeki balık pullarım kayboluyor, insan tenine dönüyordu. Suyun üzerine çıktığımızda nefes nefeseydim. Parmaklarımın arasında kalan deniz tuzuydu. Silkelemeye çalıştığımda Bay Karamel engelledi beni. Yaldızlı bir kese çıkardı cebinden. Tuzları doldurduk içine. Kıyıya çıkıp kumların üzerine uzandık. Yorgundum. Bilmek istiyordum. Sustuk. Bekledim. Bay Karamel’e dönüp baktığımda kalbinin üzerinde bir yara vardı. Kanıyordu. Karamel rengi saçları solmuş gözlerinin ışıltısı gitmişti. Su şeytanının değdiği yerdi. Yaldızlı keseyi açtım. Tuzları döktüm yaraya. Dumanlar çıktı kalbinden. Pis bir koku yayıldı. Sonra da kapandı yara. Hiç olmamış gibi. 

 Parmaklarımın arasında tuzlar. Elim kaşınıyor. Bay Karamel hiç olmamış gibi. 

 Bu yazı ilk olarak oykuseckisi.com'da yayınlanmıştır.

6 Eki 2013

Dünya Edebiyatından Seçmeler




Kitap tanıtımları yapıyorum ama sevdiğim kitapları bir liste halinde yazmak da güzel bir fikir. Dünya edebiyatı dersimiz var bu sene. Ona binaen sadece yabancı yazarlara yönelik bir liste hazırladım.. Merak edenler buyursunlar (:


  1. Bir Yaz Gecesi Rüyası-Shakespeare
  2. Othello- Shakespeare
  3. Romeo ve Julliette- Shakespeare
  4. Macbeth- Shakespeare
  5. Tiffany'de Kahvaltı- Truman Capote
  6. Dublinliler- James Joyce
  7. Küçük Prens
  8. Faust- Goethe
  9. Genç Werther'in Acıları- Goethe
  10. Fahrenayt 451- Ray Bradbury
  11. Koku- Patrick Suskind
  12. Hay Bin Yakzan- İbn Tufeyl
  13. Simyacı- Paulo Coelho
  14. Elif- Paulo Coelho
  15. Portobello Cadısı- Paulo Coelho
  16. Mutlu Prens- Oscar Wilde
  17. Dorian Gray'in Portresi- Oscar Wilde
  18. Aşk ve Gurur- Jane Austen
  19. Deniz Feneri- Virginia Woolf
  20. Gog-Giovanni Papini
  21. İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü- Tim Burton
  22. Son Yaprak- O.Henry
  23. Beyaz Geceler- Dostoyevski
  24. Duvar- Sartre
  25. Yüzyıllık Yalnızlık- Marquez
 Şimdilik bu kadar. Okudukça yazarım yine ((: Keyifli okumalar.


Bayan Woolf'un Kuralları



İki yıl önceydi. Deli divane yazar olmak istiyorum  diye döndüm durdum. Tüyap'tan buldum bu kitabı. Ve Bayan Woolf'un Kuralları başlığı altında defterime bir şeyler yazdım. Artık bloguma da yazmalıyım (:
Virginia Woolf'u çok severim ben. Timaş bütün öykülerini çıkardı. Fuardan alacağım inş. Şimdi başlığımıza geçelim. Bakalım neler yazmışım. Ben de kuralları hatırlatmalıyım kendime.

Bayan Woolf'un Kuralları 1

  1. Sevdiğin bir yazar ya da şairle karşılıklı konuştuğunu hayal et.
  2. Çok kapsamlı oku. Tür, konu ayrımı yapma.
  3. Gününü iyi planla. Yazma saatlerin konusunda kıskanç düzeyde hassas ol.
  4. Günlük tut. Mutlaka! 15 dakika da olsa yazmaya çalış.
  5. Her zaman esin perilerinin hazır ve nazır olacağını düşünme! Yine de yaz ve yaz. Ama kendini hırpalama. (Ali Hoca uykularını bölecek kadar yazmayı önemsememizi söyler.)
  6. Günlük tutarken istediğin her şeyi yapabilirsin. Olay tasviri, betimleme, farklı tür denemeleri...
  7. Yazar ve şairlerin evlerini ziyaret et.
  8. Oz Büyücüsü'nü oku ve izle.
  9. Üslupla deney yap. Kısa bir öyküyü uzun ve dolambaçlı ifadeler kullanarak şairane bir dille yazmaya çalış.
  10. Bir öyküyü yeniden daha fazla betimlemelerle yaz.
  11. Yürümeye önem ver ki yürüyüş esnasında bir hikaye çıkabilir ortaya. Yürüdükten sonra 10 dakikanı izlenimlerini yazmaya ayır.
  12. İnsanları izle ve onların yaşamları, geçmişleri hakkında hayaller kur.
  13. Deneme uzun cümlelerden hoşlanmaz ama şiirselliği sever.
  14. Okuduğun kitaplar hakkında denemeler yaz.
  15. Shakespeare oku!
  16. Bazı değerli kitapları oku. Sonra onlar gibi yazmaya çalış.
  17. Sevdiğin bir kitaptan faydalan. Okuma sürecin üzerine yaz. Kapağını tasvir et. Çağırışımları yaz.
  18. Olumsuz özelliklerini sırala ve bir karaktere bu özelliklerinden ekleyerek öykü yaz.
  19. Hatırlayabildiğin ilk anını yaz.
  20. 30 yaşına gelmeden hiçbir şey yayınlatma! (Eğer yayınlarsanız özgürlüğünüz kısıtlanır. İnsanların fikirlerini önemsemeye başlarsınız. Onlar için onlardan iyi şeyler duymak için yazmaya başlarsınız.)
  21. Halka açık bir mekanı tasvir et. Şiirsel gelmediği için yazmamazlık etmez.
  22. Etrafını iyi izle, incele, hisset. Gözlem gücü önemli. Yazarlık ayrıntılarda gizli. Anla ve kaydet.
  23. Bir yazarın görevi bir şeyi alıp onu yirmi farklı şekilde sunmaktır.
  24. Diyalogları az kullan.
  25. İlgi görmesen de yazmaya devam et.
  26. Gerçek olanın önemli olduğu yerde hayali olanı yazmayı tercih ederim.
  27. Bir defter oluşturabilirsin. İnsanları tasvir edebileceğin. Her hafta 10 kişiyi anlatabilirsin.
  28. Çelişki içinde olan iki karakter üzerinden yola çıkarak öykü yaz. Ama hiç diyalog olmasın. Sadece tasvir ve anlatım.
  29. İngiliz usulü tasvir: Nasıl göründüğüne ve farklılıklarına önem verme. Fransız usulü tasvir: sınıfsal yer ve konum. Rus usulü tasvir: ruhu didik didik incelemek.
  30. Yeniliklere açık ol. Yeni tarzlar oluşturmayı dene. Yarı şiir yarı öykü yaz mesela.
  31. Yeni fikirleri kayıt altında tutmak için günlük çok önemli. Okurken güçlü bulduğun ifade ve betimlemeleri not al, incele.
  32. İnsan karmaşa ile başlamalıdır. Masana bu alıntıyı yapıştır ve nereye gideceğini bilmesen de bir şeyler yaz. ''Unutmayın, belirsizlik yaratıcılığın en önemli parçasıdır.''
  33. Başlangıç cümlesi için karakter bir olayın tam ortasındayken olabilir. Bir karakteri doğruca önemli bir olayın ortasına yerleştir. 10 ayrı başlangıç cümlesi yaz.
  34. Henüz karakteri tanımıyor olsan bile telaşa kapılma. Zamanla tanışır, arkadaş olursunuz. Gizli, saklı bütün hislerini, düşlerini serer ortaya. Sırdaş olursunuz.
  35. Hikayenin hemen başlamasına neden olacak sorular üzerine düşün.
  36. hikayeni bir günle sınırla ve saat seslerini zamanın hissedilmeyen ancak ısrarlı akışının altını çizmek için kullan. Sabah gerilim, gün karmaşık, gece ise oluşan anlaşmazlığı bir sonuca vardır.
  37. Kaybolan veya bulunan bir eşya hakkında bir öykü yaz ve üç sahne ile sınırla. 1.sahne: eşyanın kaybedildiğinin farkındalığı 2.sahne: kayıp hakkındaki acı, karışıklık 3.sahne: obje bulunsun veya vazgeçilsin objeden
  38. Sorun listesi yap. Ve bir hikaye kur. İçlerinden birisiyle. Farklı iki karakter düşle ve aynı sorun karşısındaki tutumlarını yaz.
  39. İç ses önemli. Karakterlerin gizli dünyalarını, tasvirleri başka ağızlardan yap.
  40. Ölüleri gören bir karakter ilginç olabilir.
  41. ilk defa tanışan iki kişi hakkında skeç yaz.
  42. Karaktere yanında taşıdığı veya gördüğü(sürekli) rüyanın ne olduğunun açığa çıkmasıyla yeni bir boyut oluştur.
  43. Satır arası yazılar. Anlaşmazlık yaşayan iki karakter arasında geçen bir diyalog yaz.
  44. İki karakter. Biri yaşadığı şehri seviyor. Diğeri sevmiyor. Diyaloglarını yaz.
  45. Diyalogları azalt.
  46. Tam cümleler yerine kesik ve kısa cümleler kur.
  47. Eskiden birbirine aşık olan iki kişiyi anlat.
  48. Kız veya erkek yeğenine hitaben anne babasıyla ilgili bir yazıyı anlat.
  49. Deneme tat vermelidir. Ateşli bir şekilde inandığın bir konuda nutuk atmadan deneme yaz.
  50. Düşüncene yardımcı olacak benzetmeler kurmalısın. Fazla süsten uzak dur. 
  51. Ziyaret ettiğin bir yerle ilgili serbest bir yazı yaz.
  52. Nefret ettiğin birisinden yola çıkarak bir deneme yazısı yaz.

52 maddelik bir yazı oldu. Üzerine yazacak daha çok şey var aslında ama şimdilik bu kadar yeterli (: Çok eğlenerek okumuştum kitabı. Yeniden okumalıyım (: Siz de okuyun bence. Yazmayı düşünüyorsanız okumalısınız. Ya da sadece merak duyuyorsanız da okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim ((:

8 Eyl 2013

Kalem Kasemi


KALEM KASEMİ


‘‘ Dede! Bu kalem…’’
Eymen’in sesiyle  yarı uykulu halinden kendine geldi yaşlı adam. Kendi el emeği sallanan sandalyesinden kalktı yavaşça. Yılların birikmişliği sırtına ve dizlerine vurmuştu. Ne oturduğu yerden kalkabiliyor ne de ayakta durabiliyordu. Bir tek şu sallanan sandalyesi rahatlatıyordu yaşlı bedenini. Geçmişin kokusuna karışan deniz kokusu değdi geçti tenine rüzgar yardımıyla. Yıllarca biriktirdiği kitaplarla çevriliydi kıymetli odasının dört duvarı. Boş kalan yerlere de serpiştirilmiş ebru ve hat sanatının birkaç nadide tabloları. Ama aralarında mütevazilik ve gösterişle harmanlanmış bir çerçeve var ki çok değerli, yaşlı adamın indinde. Altın sırmalarla işlenmiş, camı özel kesim. Odaya girince dikkatleri üzerine çeken bir çerçeve, içerisindeki ise sıradan bir hat kalemi. Kalemde birleşen bakışlar ki genç olanında merak, yaşlı olanında hüzün vardı. Yaşlı adam hüzünden umuda, torununa çevirdi bakışlarını.
‘‘ Eymen, unuttun mu yoksa? Bak şimdi, biraz daha kalsan Avrupalarda bizi de mi unutacaksın yoksa? Küçükken de sorup dururdun. Anlatırdım hikayesini, unuttun mu?’’

Şefkatle bakıyordu torunun yüzüne. Birkaç yılda çok değişmiş çok büyümüştü. Umuttu Eymen.
‘‘Dedecim hatırlıyorum elbette ama senden dinlemeyi çok özledim.’’

Dedesine hayran bir torun Eymen. Uzakta kaldığı yıllar boyunca en çok izlediği insan. Anne ve babasını kaybedişinden sonra toparlanmasını sağlayan kanatları altına alan kişi. Kalbinde ne zaman bir fırtına çıksa dedesinin gözlerini hep üzerinde hisseder, bilgece sözlerini aklına getirir ve kurtulurdu tüm karmaşadan. Artık yetişkin bir insandı, acılar ve uzaklık Eymen’i olgunlaştırmıştı. Şimdi yaşadığı karmaşalar daha büyük oluyordu. Benlik arayışı, içsel çatışmalar ve tutunacak bir dal gereksinimi…  Dedesinin yanındaydı bu yüzden. Bilgece sözlerine aç ve muhtaç, doyurmak istiyordu ruhunu. Açtı kalbinin tüm kapılarını, dinledi o ezgili sözleri.

‘‘Bu kalem çok özel Eymen’im. Her kalem değerlidir Hakk’ı yazdıkça. Kalemin ne kadar değerli olduğunu Kur’an-ı Kerim’de bir sûreye ad olarak verilmesinden anlayabiliriz. Kalem sûresinde bir ayete bakalım. "Nûn… Andolsun kaleme ve yazdıklarına." Kalemi değerli yapan yazdıklarıdır elbet.  Dedemin anlattıklarına göre bu kalemi, onun da dedesine Hz.Hızır aleyhiselam vermiş. Hz.Hızır’a da Kirâmen Kâtibin armağan etmiş Rabb’in izniyle. Büyük dedemiz çok zor durumdaymış hem maddî hem manevî. Ve bir gün karşısına Hz.Hızır çıkmış. Bu kalemi uzatmış, yalnızca Hak yolunda kullanması şartıyla tüm sıkıntılarından kurtulacağını müjdelemiş. Ardından geldiği gibi bir anda gitmiş. Büyük dedemiz nasıl hat yapılacağını bilmiyormuş. Hz.Hızır’ın söyledikleri hiç aklından çıkmazmış. Bu kalemin kendisine verilmesinde bir hikmet olduğunu düşünüp kalemle yazmayı denemeye karar vermiş.  Kutsal Kitabimizin ilk mesajı ‘Oku’ yani ‘İkra’ emrini yazmış ilkin. Vira bismillah deyip başlamış ve devamı da gelmiş tüm zorluklara rağmen. Ve döneminin en iyi hattatlarından olmuş. Eymen’im bu kalem aile yadigarı olarak kalmış bizlere. Artık senindir. İstediğin zaman alabilirsin. Bu kalemle Hakk’ı yaz olur mu evlâdım? Bu kalem Allah’ın emanetidir bizlere. Kirâmen Kâtiplerinin kalemlerinin bir eşi bu unutma. Yaptığın tüm işleri bu kalem gibi bir kalem yazıyor sergüzeşt-i hayat defterine. Bu kalemle Hakk’ı yaz ve yazdığın gibi yaşa ki hayat defterinde sağ taraf kabarırken sol taraf boş kalsın. Unutma, kalem hem armağan hem emanet; hayat hem bir lütuf hem bir emanet.’’

Dedesinin son sözcüğü "Unutma," olurken, Eymen gözyaşları içerisindeydi. Hayattaki kırılmaz dediği dalı, biricik dedesi sallanan sandalyesinde huzur içinde öte alemlere göçmüştü.




20 Tem 2013

Big Fısh



Yönetmen :Tim Burton

Yapımcı:Bruce Cohen
Dan Jinks
Richard D. Zanuck

Senarist :John August &
Daniel Wallace (roman)

Oyuncular :Ewan McGregor
Billy Crudup
Albert Finney
Jessica Lange
Alison Lohman
Matthew McGrory
Helena Bonham Carter
Steve Buscemi
Danny DeVito

Türü :Drama
Fantastik
Komedi

Süre:125 dk.

 Edward Bloom'un harika hayat hikayesi. Yani izlerken evet tamam bunların hepsi bir masal da peki nasıl da uydurulmuş bir masal! Şaşıp kaldım. Çok güzeldi. İnanılmaz büyük bir zekanın eseri olduğu belli...

Hep hatırlamak gerek, hayatı nasıl yaşarsak o bizim masalımız olur. Olaylara bakış açımız bizi, geleceğimizi ve hikayemizi belirler. 

Fiziki hayatın biterken masala dönüşmüş, hikayeleşmiş hayatlar ölümsüzleşir.






'' - Çok büyüğüm.
- Belki de büyük değilsin.  Belki bu kasaba küçük.''


'' - Beni tanımıyorsun bile.
- Tanımak için koca bir ömür var.''

Helena Bonham Carter'ın canlandırdığı Jenny en sevdiğim karakter oldu... Ah küçük Jenny...





Cadı olmak da yakışmış ama Helena'ya ((:





Elbette büyük aşk da çok güzeldi. Nergisler...


İzlemeniz şiddetle tavsiyedir ((:

















Kitaplar yine pek sevgili kitaplar

Kitap okuyorum elbette ama istediğim hızda değil. Oruçken sabah okursam okuyabiliyorum öğleden sonra kafam hiçbir şey almıyor :D Şimdiye kadar 4 kitap okudum 5.sini okumaktayım. 4 kitap diyorum ama bir kitap altında 3 kitabı toplamışlar. Diğer bir litapta da 2 kitabı toplamışlar. Yani normal şartlarda 7 kitap okumuş oluyorum :D Ama kısa kısa hepsi (: Hadi kitaplarımızı tanıyalım (:


İstanbul Üniversitesi'nin oralarda Esnaf Hastanesi'nin arka tarafında Aydın Fotokopi'nin yan ilerisinde bir Kitapçı Ahmet var. Gidin oraya tamam mı? İkinci el harika kitaplar buluyorsunuz cidden. En son beni sinirlendirdi oradaki abi. Kitap sipariş ettim 7-8 adet. Getirmedi. Sipariş vermektense bulunan kitapları almak daha mantıklı oradan. Sinirlendirdiyse sinirlendirdi napim. Çok seviyorum ki ben orayı. Varlık yayınlarının 50'lerde 60'larda bastığı kitaplar daha doğrusu hazineler var orada. Antika eserler, kıymetlimler. Üç kitap aldım Varlık yayınlarından olan. İstanbul'a gidim almaya devam etcem ((:


Mihail Zoşçenko'nun Sinirli İnsanlar'ı. Kitapçı abi mutlaka okumalısın dedi ben de aldım. Okudum. 3 tl'ye aldım galiba. İlk başta 'Sinirli İnsanlar' diye uzun bir öykü var. Sonraki öyküler daha kısa. Rusya'da geçen öyküler. Komünizm baya tiye alınmış. Övülüyormuş gibi gösterilip yerilmiş. İroni başarılı kullanılmış sanki. Ama yine de çok ahım şahım bir kitap değil. Ama insanların o ilginç, saçma yönleri güzel verilmiş. Sıkılmadan okudum ama çok sevmedim (:


Saatim de çok yakışıklı çıkmış hani (:



Bunu da 2 ya da 3 tl'ye aldım sanırsam. O.Henry'i okumayı çok istemişimdir. İlk öykü Son Yaprak hüzünlü bir sona sahip. Amerika'yı ve insanlarını dönemiyle birlikte güzel anlattığını düşünüyorum. O.Henry'nin kalitesini bilirsiniz elbette (: Bir Harlem Faciası çok ilginç bir öyküydü. Mrs.Cassidy ve Mrs.Fink arasında geçen bir diyalogla başlar. Mr.Cassidy karısını dövmektedir ama sonrasında affedilmek için hediyeler almaktadır. Mrs.Cassidy bundan çok mutludur kendini değerli hissetmektedir. Cumartesi gecesi yediği dayağı bir hafta boyunca mutlu mesud günler ve geceler pahalı hediyeler izlemektedir. Mrs.Fink bu durumu kıskanır çünkü eşi kendisine asla el kaldırmadığı gibi hediyeler alıp tiyatroya yemeğe de götürmemektedir. Bir gün Mr.Fink'i sinirlendirip kendisini dövmesini sağlamaya çalışır.Ama adam asla dövmez :D Çamaşır yıkamaktan bıktığı için bağıran karısını dövmek yerine çamaşır yıkamaya başlar ((: Güzel bir kitaptı. Okumanızı tavsiye ederim.




Göç Zamanı'nı daha önce okumuştum ama diğer iki kitabı 'Bir Çınar Vardı' ve 'Papağan Dedi Ki' yi okumamıştım. Bahaeddin Özkişi'nin çok hoş bir üslubu var. Çok sevdim. Okumanızı tavsiye ederim.



Çok önce aldığım ama okumadığım kitaplardan. Dostoyevski'nin iki kitabını bir kitapta toplamışlar. Beyaz Geceler'i okumamı Fatma Unnim hep söylemiştir. Sonunda başardım Fatma Unnim! ((: Tabii ki çok beğendim... Sonu istediğim gibi bitmedi ama -.- Uysal Kız da çok hoştu. Bir sürü ilham topladım (: İkisini de okumalısınız kiii.



Ve Mutlu Prens. Oscar Wilde'ı ilk defa okuyorum. Henüz çok başlardayım. Yeniden yorumlarım bitirince. Şimdilik bu kadar (: Bunu da 2 ya da 3 tl'ye aldım.

14 May 2013

On Üç Büyülü Öykü


Yine bir kitap tanıtımıyla beraberiz (:

Ders arasında canım kitap bakmak çekti. Sahaflara gittik Melike ile. Kitap almamalıyım çok para harcadım derken On Üç Büyülü Öykü'yü gördüm. Can Yayınlarından çıkma. 13-Öykü-Büyü olur da ben almaz mıyım! Bir de 13 yazardan 13 farklı öykü. Bir de Sema Kaygusuz da var içlerinde. Aldım tabi ((: Kitap hakkında düşüncelerime gelecek olursak... Hevesle başladım okumaya. Kısa sürede bitirdim. Yani. Her öykünün ardından 'Hani büyü?' dedim. Büyüyle alakası yoktu öykülerin. İlk öykü Akın Sevinç'in kaleminden 'Kartiy' biraz daha yakındı büyüye. Bir de İnci Aral'ın 'Pembe Kayışlı Saat'i. Gerçi bu öykü biraz Ghostwhisperer tadındaydı. Kurgusu da oldukça basitti. Sema Kaygusuz'un 'Sülün'ü de büyüyle alakalı değildi ama dili en güzel kullanan,betimlemeler,sözcüklerle oynamalar en iyi 'Sülün'deydi. Genel olarak güzeldi. Okumalısınız bence.
Cümlelerin altını çizmedim bu kez. Ama şu iki cümle beni çok etkiledi. Attilâ Şenkon'un "Kambur Zülküf'ün Ceylanları"nın son iki cümlesi.
"Ya duvar halısındaki derenin suyu?

O,hep böyle kızıl mıydı peki?"


Arka kapaktan
"....Kitaptaki öyküleri okurken öykücülerimizin büyülü öykü anlayışının birbirinden ne kadar farklı olduğunu, öykülerin ne kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını göreceksiniz. Öykünün kendisinin büyülü bir tür olduğu düşünülse bile, büyülülük her yazarda farklı bir yansıma buluyor..."

Arka kapakta ifade edilse de en azından  birkaç öyküde cadı-büyücü gibi fantastik unsurlar bulunmasını bekledim (:

13 Oca 2013

Kalp Kavanozundaki Nadide Şiirler


"Komiksin," dedi oğlan kıza. 'Neden komik mişim?' dedi kız.
"Komiksin çünkü hala beni düşünüyorsun. Unutamadın beni. Hem de bu kadar yoğunluğun arasında. Şaşıyorum sana."
'Nereden biliyorsun seni unutamadığımı? Bu kadar kendini beğenmiş olma lütfen. Hem sen unutamamışsın beni. Geçen gün bana çağrı atan sendin.' Oğlan şaşırmıştı ama hiç bozuntuya vermedi. Çaktırmadı kıza, ama sinirlenmişti. "Yazdıklarınla. Farkındasın değil mi? Hep benden bahsediyorsun. Şiirlerin,öykülerin. Ve o çağrı attığım gün. Yine unuttun. Ya da umursamadın. Hep böyleydin zaten."
Kız gülümsedi. Kimdi unutamayan?
'Korkmaktan vazgeçmeyecek misin? Unutkan olduğumu biliyorsun. Zihnimde geçmiş ve gelecek. Evet unuttum o günü. Sonra hatırladım. Ve sana kızdım. Hem bana seni unutmamı söylüyorsun hem kendin beni unutamıyorsun. O günü hatırladığın gibi bana da hatırlatıyorsun. Amacın ne? Seni anlayamıyorum.'
Oğlan başını yere eğdi. Gözlerinden geçen bulutlara aldırmadan, "Haklısın," dedi. Kızın haklı olduğunun farkındaydı. Ama kızın unutmasını istiyordu.
"Bak, ben sana uygun değilim. Ben bir baltaya sap olamayanlardandım. Kimse bana inanmıyordu."
Oğlanın sözünü kesen kız, 'Ama ben inanıyordum. Hep inandım sana. Bana ettiğin onca hoş olmayan söze rağmen sana inandım.' Oğlan gülümsedi. İşte yine aynı şeyi yapıyordu bu aptal kız. "Sen böyle iyisin işte. Hayallerin var. Ve ben hayallerinin yanında senle beraber yürüyemem. Ben kötüyüm."
Kızı çileden çıkartan cümlelerdi. Anlayamıyordu bu saçmalığı. 'Yine korkaklık yapıyorsun. Azıcık kendine ve bana güven. Yüzün gülse de mutsuzsun biliyorum. Seni mutlu edeceğime inan. Sen benden razı ol. Ben de senin razı olacağın hayallerin peşinden gideyim. Hayallerim ve sen, aynı kalp kavanozunda nadide şiirler olun. Sen kahveli çikolata, hayallerim vanilyalı kurabiye. Sen tutkum, hayallerim umudum. Sadece bana ve kendine güven."

Kahve kokulu iki çift göz. Umutla.

8 Oca 2013

Karlı bir haftaya merhabaaa


Merhabalaaaaaar. Öncelikle şunu belirtmeliyim final dönemindeyim ~_~ Uzun bir yazı olamayacak. Kurs yazılarıma daha sonra yer vereceğim.

Kaaaar. Haftaya karla başladık ne güzel değil mi?? Bir Adanalı olarak kar beni mutlu ediyor. Ama. Tabiî ki de içeriden izlemesi. Dışarıya çıkıp kar topu oynayasım gelmiyor. Sınavların gerginliğine soğuk da eklendi aslında ama karı izlemenin terapi etkisi var. Bir de motive olayım diye her gün sınavdan sonra bir bölüm dizi izleyecektim. My Girl'e başladım sonra iki günde beş bölüm izledim. Olmayacak böyle saplantı haline geldi dedim son bölümü izleyip bilgisayarımdan sildim. İyi de yaptım. Zaten duygusal bir bağ kuramadım karakterlerle. BOF ve Gumiho gibi etkilemedi beni. Mm vakit bulabilirsem sınavlardan sonra 49 Days'i izlemeyi düşünüyorum.

Daldan dala atlamak olacak ama az önce bir yazı okudum. Blog yazarlarıdan Mia Wallace en sevdiği Nil yazını paylaşmış Twitter'da. Mia'nın yazılarını severim. Nil müptelası ben gibi. Nil'i de severim. Ama.... Yazıda son cümleyi okuyunca gülümsedim. Hani bir insanın dedikodusunu yaparsın her türlü çirkeflikten bahsedersin sonra 'Ama ben onu çok severim' dersin ya onun gibi olmuş. Yazının adı 'Her Kadının Saçını Yaşama Hakkı Vardır' Kadınların saçlarına verdiği ehemmiyeti anlatıyor. Güzel bir yazı. Ama amaç başkaysa çok çirkin olur. Son cümleler "Bu benim cennetimdir. Diğer cennetlere saygım sonsuzdur."
Saygıları için kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Resmi İkizler Lacivert'te görüp çok beğenip hemen indirmiştim. Teşekkür ederiz Lacivert ((:

Ah bir de şu cümleyi daha bu hafta duydum ve çok güldüm.
Anneme omma diyesin babama abba diyesin bizim eve damat gelesin oppaaaa. Tatlı oppa Lee Min Ho'ya ithaf ediyorum :D Nereden buluyorlar nereden akıl ediyorlar bu ergen koreciler bilemiyorum (: Ama çok tatlılar.

Bir dahaki yazım daha uzun ve edebî olur inşallah :D
Anyong. Sayonaraa!