25 Haz 2015

Benim kadınlarım...



Kadın olmak. Öteki olmak demek. Bu bütün tarih 'history' boyunca böyle süregelmiştir. Hani 'batı toplumunda böyle, biz doğulularda kadın öteki değildir' diyenler var ya. Gözlerini batı düşmanlığı kör etmiş. Eh bir de 'doğu toplumlarında kadınlar ikinci sınıf, batı toplumlarını örnek almalıyız' diyenlerinin de gözünü doğu düşmanlığı kör etmiş. Ben ikisinin de arasında bir yerdeyim ve iki tarafa da doğru düzgün bakabiliyorum. 

Bu durumun doğu ya da batıyla alakası yok. Kadını ötekileştirmek ne zaman başlamış, hiçbir zaman bilemeyeceğiz gibi...

Kadın haklarını savunurken, erkek düşmanı olmanın da manası yok. Erkekten daha iyi kadın düşmanı kadınlar da var. Yani asıl mesele; bencillikten ve kendini beğenmişlikten, aynı zamanda çekememezlikten de arınıp yani bütün kötü hislerden arınıp kendin gibi düşünmeyenleri kabul edip ötekileştirmekten vazgeçmek. Bu yapıldığı zaman sadece kadın erkek eşitsizliği değil bütün sorunlar çözülecek... Peki bu mümkün mü? Dünyanın tamamının böyle iyi düşünmesi? Bence mümkün değil. 

Artık, 'dünyaya sevgiyle iyilik getireceğim' diyen küçük kız değilim. Daha gerçekçi düşünüyorum. Ama bütün dünya buna inansa diyemesem de, etrafımı ulaşabildiğim insanları değiştirebilirim demeliyim... Ve bu oldukça zor. Kökleşmiş bir şeyleri değiştirmek... Kadın, bir meta halinde kendini etrafına sergilemekten çok mutlu. Kadın kendini evine çocuklarına kocasına adamaktan çok mutlu. Kadın, kendi gibi olmayan açığı ya da başörtülüyü eleştirmekten çok mutlu. Kadın, mutlu olduğunu sanıyor. Kadın mutlu olduğunu sanmaktan mutlu.

Kadın. Uğruna şiirler yazılan kadın.
Kadın. Yüzünde morlar olan, vücudunda yara izleri olan kadın.
Kadın. Vücudunu erkeklere bir meta gibi sergileyen kadın.
Kadın. Köle. Hizmetçi. 
Kadın. Anne. Eş. Evlat. Ama hiçbir zaman 'kendi' olamayan. kadın.

Açık diye günahkar edilen, başörtülü diye yobaz ilan edilen kadın. Batılı diye doğulu diye. Hıristiyan diye, Müslüman diye. Türk, Kürt, Arap, Rus diye suçlanan ve istenmeyen kadın. Kadın şifacı diye 'cadı' ilan edilen, yakılan kadın.




duy beni yazılmış ve yazılacak olan bütün hikayelerin kadın kahramanları.
bütün o yaşanmış ve yazılmış olan,bütün o yaşanmamış ve yazılmamış olan
hikâyelerin kadın kahramanları.
kadınlar ve kızlar,dişil ve doğurgan,duygusal ve duyarlı olan.
eril olmayan yani,
fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kale, daima.
gecenin karanlık koynunda kapılarını açan kent, en fazla
en fazla bir sandalı koynuna alan deniz.
durağanve çaresizve lekesiz
ve temiz tertemiz.
adı tarihe geçmiş ve geçecek
dişil ve doğurgan,
kadın ve kız olan yani ki
yani ki bütün hikâyelerin baş kahramanı olan.
dünyanın çevresinde döndüğü asıl güneş, 
çağların gerçek sahibi, gerçek yazıcısı tarihin,
bir anda en güçlü hükümdarları yerle bir kılan
en güçlü kumandanları köle,
en zelil köleleri hükümdar kılan,
tutsakları en derin aydınlıkta hür, hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan,
hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren,hükümlüyü birden hükümsüz eden.
geçer akçeleri geçmeze, 
geçmez akçeleri geçere dönüştüren saklı ve gizli el.
ama güçsüz,
çünkü daima ödeyen ve ödenen bedel
                                                                Nazan Bekiroğlu

Kadın deyince benim aklıma Frida Kahlo, Marilyn Monroe ve Virginia Woolf geliyor. Benim acılı kadınlarım. 


Frida...
Yaşamı boyunca acılar, karmaşalar, duygusal çalkantılar... Sıra dışı, ilginç, bunu da mı yaptın Fridaaa dedirten. Ama kalbime dokunan bir kadın. Ben'e yönelmem gerektiğini gösteren kadın. İnsan en önce kendini tanımalı. Geçirdiği kaza ve yatağının tavanına asılan ayna yardımıyla kendi portrelerini yapan Frida, yüzü kadar içine de yönelmiş ama -bence- içsel yolculuğunu tamamlayamamış bir türlü. 

Kolay değildi; insan kendisinin en bariz modeli olsa bile, aynı zamanda en zor modelidir. İnsan; hem kendisi, hem de başkasıdır... Frida Kahlo



Virginiacığım... 
Benim mor kadınım. Zekasına, kalemine hayran olmakla birlikte kalbime dokunan bir diğer kadın. Küçük yaşta yaşadıkları, ailesi, abisi, babası, annesi... Ve yaşadığı toplum tarafından gördüğü baskı... Bu sebeplerden Virginia'nın hiçbir hatasına kızamadım. Olduğu gibi kabul ettim. Bilincinin en diplerinde gezinmekten ruhuna inememiş bir kadın. Bedeninin, aklının, hayallerinin kirletilmesinden midir nedir, ruhuna inmekte temkinli davranmış gibi. Ruhuna inseydi, görseydi, bilseydi, dinleseydi ruhunu...

Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir. Virginia Woolf



Marilyn. 
Hayatını okuduğum zaman, tamam demiştim tamam. Kalbimde bir merhamet. Sevilmek isteyen küçük bir kızdı Marilyn. Zekiydi. Yanlış bir ülke, çevre, aile onu bu hale getirmişti. Marilyn'in en büyük hatası sevilme arzusunu erkeklerin kollarında araması. Beğenilme ve takdir edilme arzusuyla da ekranlara istenileni vermesi... Aptalı oynayan oldukça zeki bir kadın... Ve çöküş... Ah Marilyn... 

İyiyim ama melek değilim.
Günah işlerim ama şeytan değilim. 
Sadece koca dünyada sevecek birini arayan küçük bir kızım. Marilyn Monroe



kadınlar hep gülsün olmaz mı? 
kadınlara hep şiirler yazılsın olmaz mı?


bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk...


duyanlar bunu bilmez,
görenler anlamaz bunu!
yarısı rivayettir,
yarısı gece.

Cemal Süreya