17 Ara 2017

Hikaye Anlatıcılığı-Storyteller

Hayatınız çıkmaza girdiğinde  sizden daha deneyimli birilerinin hayat hikayelerinden, tecrübelerinden faydalanır mısınız?

Sorunuz muhtemelen evet, olacaktır. Başkalarının bilgi birikimi ve deneyimleri kendi yolumuza ışık tutmamıza yardımcı olur. Yeni bakış açıları elde ederiz, örnek alırız ya da rahatlarız. Herkesin başına gelir böyle şeyler, hissi oluşur.


Peki yüzyılların birikiminden faydalanmaya ne dersin? Kadim kültürün çocuklarıyız. Orta Asya kültürü ile Anadolu kültürünün harmanlandığı kadım bir kültüre sahibiz ve bu yüzyıllık birikim, birçoğumuzun sırtını döndüğü hikayelerde gizli. Hikaye diyorum ama; masallar, efsaneler, fıkralar, destanlar...

Eskiden çok eskiden insanlar toplanırlarmış bir masal dede ya da ninenin etrafında. Belki de bir gezgin masalcının, aşıkların, meddahların... Yılların birikimi, ataların kalplerinden çıkanlar anlatıcının şifahen söyledikleriyle dinleyenin kalbine dolarmış. Herkes hissesine düşeni alırmış. Kimi ders çıkarır kimi eğlenir  kimi hatasını düzeltirmiş.

Şimdi neden sırtımız dönük buna? Topluma yabancılaşmamız bundan. Topluma yabancılaştıkça benliğimizden de uzaklaşıyoruz. Kendimizi bulma yolculuğumuza başlayamıyoruz. Başlasak bile yarım kalıyor.

İşte topraklarımızda yüzyıllar boyunca bir gelenek olan hikaye anlatıcılığı yeniden canlanıyor.

Birçok hikaye anlatıcısı var. Merkez İstanbul'da. Ama masal anlatıcıları, geleneğe uygun olarak şehir şehir geziyor. Ben ilk olarak Judith Liberman'dan dinledim masal. Buraya tıklarsanız geçen sene yazdığım yazıyı okuyabilirsiniz.  Bu sene de Argın Kubin'den dinleme fırsatı buldum. Masal, olduğumuz ana ya da bir konuya odaklanma açısından mükemmel bir deneyim. Zihni meşgul eden her şeyi kapının dışında bırakmamızı istedi Argın. Sadece o ana, masala ve Argın'a odaklandık. Yaşama bir es vermek müthiş bir şey değil mi? İnsan zaman zaman yapmalı.

İç içe geçen masalları dinledikçe kendinden çıkıyorsun, karakterlere bürünüyorsun. Onlar gibi bakıyorsun. Büyüleniyorsun, bambaşka hissediyorsun. Gerçekliğe döndüğün an hissene ne düşüyorsa onu alıp gidiyorsun. O günlerde boğazına takılan, düğüm düğüm olan ama bir türlü söyleyemediklerin mi var? Korkuyor musun? Artık söylemen gerektiğinin idrakına varırsın belki. Bir şeylere başlamaya korkuyor musun? Yola çıkmaya, hareket etmeye belki de sevmeye... Hadi durma, dedi masal. Ya da sadece hayal kurdun. Hayal dinledin. Seni en mutlu edeni yaptın ve buldun.

Masalların benim için en önemli özelliği ise; insanın kendini bulma yolculuğunu başlatması ve bu yolculukta insana rehberlik etmesi. Masallar, hikayeler ile insan kendini daha iyi tanıyabilir. Hayatını ve yolunu anlamlandırabilir. 


Hala düşüncen 'Masallar çocuklar içindir.'' mi?









9 Ara 2017

This Beautiful Fantastic

Ne tarz filmler seversiniz?

Asla cesaret edemeyeceğiniz şeyleri yapıyormuş gibi hissettiğiniz filmleri mi arabayı 200 km hızla kullanıp polislerden kaçan ya da kötü adamların peşine düşenleri gördüğünüzden mi? Savaş ya da dram filmlerinden mi?

Size bahsedeceğim film bunların hiçbirini vadetmiyor. Huzur diyorsanız, küçük mutluluklar ve değişim diyorsanız bolca var.

Ana karakterimiz Bella. Obsesif-kompülsif bozukluğa sahip. Bunun nedeninin filmin ilk sahneleriyle çevresel faktörlere bağlı olduğu izlenimi verilmiş. Terk edilen bir bebek. Yetimhane süreci. Sonrasında yalnız bir yaşam. Her gün aynı saatte yemek, aynı saatte işe gitmek, aynı gömleği giymek... Sürekli aynı seyler ve dışına çıkamayan bir Bella. 

Fakat bir gün. Bugün bir farklılık yapacağım, diyor. İşe geç kalıyor. Sonrasında her şey değişmeye başlıyor. Bella başta bundan sıkılıyor, korkuyor, rahatsız oluyor. Fakat bir kere döngüyü bozdu ve değişim kaçınılmaz hale geldi.




Değişmek için, döngünüzden çıkmak için hazır mısınız?
Bu filmi izledikten sonra harekete geç ve değişimin sihrine bırak kendini.





Değişim kendiliğinden başlamadı. Kendiliğinden de sürmedi tabii ki. Bella'nın emeklerini ve alın terlerini küçümsememek gerek. Zorluklarla karşılaşma ihtimali ya da karşılaşmak, gözünü korkutmasın. Olan oluyor. Yaşarken zorlanıyor insan. Hedefe odaklanınca sürecin zorluğu, sonuçta sadece anı olarak kalıyor.

Takıntıların mı var, yoksa korkuların mı? 
Hepsini de atlatırsın. Yeter ki döngünden çık artık. 

3 Ara 2017

Yalnızlık?

Yalnızlık nedir?


4.sınıfa giden 3 öğrenciye sordum bu soruyu. Aldığım cevaplar, 'Tek kişi olmak. İnsanın tek olması.'

Yalnızlığın sözlük anlamı da bu.

İnstagramda hikaye kısmında sorduğumda verilen cevaplar:

'Kötü olduğunu kimseye söyleyememektir.'

'Yalnızlık karpuz alamamaktır, çay demleyememektir, yemek yapamamaktır.'

'Etrafında birçok insan varken sizi anlayanın olmamasıdır.'

'Yalnızlık, duygu ve hislerini anlayan birilerinin olamamasıdır.'

'Yalnızlık anlaşılmamaktır.'

Bu cevaplar yalnızlığı mı tanımlıyor yalnız olma hissini mi? Elbette ki yalnız olma hissini açıklıyor. Yani, yalnızlığa katılan anlamlar bunlar. İnsanın bakış açısı duygu durumunu da etkiliyor.


 Yalnızlık terimini  Freud; 1939 yılında yazdığı makalesinde, kişinin yalnızlık deneyimi yaşamasının içsel psişik yapısını tamamiyle değiştirebileceğini belirtmiş. Carl Gustav Jung’a göre yalnızlık hissi, önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramaması ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğunda hissedilen duygudur. Diğer tanımlar: kişide ait olamama duygusu ve azalmış sosyal destek; paylaşımın olamaması...

Bana göre yalnızlık hissi, insanın kendini sevip sevmemesi ile alakalıdır. Yalnızlık hissi, kendine yetebilme, huzur gibi hisleri çağrıştırıyorsa kendinizi seviyorsunuzdur. Olumsuz duygular hissettiriyor ve yalnızlığın kötü olduğunu düşünüyorsanız kendinizi sevmiyorsunuz demektir.

Bahsettiğim kendini sevmek, narsizm ile karıştırılmamalı.


  • 'Yalnızlık hissi ile anlaşılmamak' çok bağdaştırılmış mesela. Başkalarının bizi anlamasından, dinlemesinden önce bir kendimize sormamız gerek. 'Ben kendimi dinliyor muyum? Ben kendimi anlıyor muyum?'

Kendini anlamak için uğraşmayan birisi başkaları tarafından anlaşılmayı bekleyemez.


  • Yalnızlık hissi ve yalnız yaşamanın getirdikleri de çok bağdaştırılmış. Son yıllarda  çalışan insanların ailelerinin yanlarından ayrılıp ayrı bir evde yaşama sayısı arttı. Genetik kodlarımızda kalabalık aile yaşantısı var. Bir de bunun üzerine olumsuz benlik algısı ve kendine değer vermeme eklenince yalnızlık hissi kaçınılmaz oldu. Kendinize verdiğiniz değer burada da ortaya çıkıyor. Evde kimse yok diye yemek yapmamak, çay demlememek... Kendi tatmin duygunuz ve yaşama sevinciniz için de yapmalısınız bunları.



Orson Welles'in sözünü sürekli hatırlamamız gerek. “Yalnız doğarız, yalnız yaşarız ve yalnız ölürüz. Sadece aşk ve arkadaşlık hissettiğimiz dönemlerde yalnız olmadığımızı düşünürüz”. Bunun dışında kendimiz ile baş başayız.


Yalnızlık algısının değişmesi için neler yapılmalı?

  • Öncelikle sorunun nedenlerini bulmak gerek. Çocukluk sorunlarını mı, travma mı? Bu tarz sorunlar ise psikayrist ve psikolog yardımı şart.

  • Günlük olumlamalar yapın. Kendimi olduğum gibi seviyorum. Kendimi kabul ediyorum. Kendimin farkındayım.

  • Kendinizi anlamak ve duygularınızı analiz etmek için günlük tutun. Günlük tutarken 'Ne düşünüyorum? Ne hissediyorum? Davranışım nedir? ' sorularını sorarak ilerleyin.

  • Günlük rutinler oluşturun. Size iyi gelenleri alışkanlık haline getirin.

  • Güvenli alanınızdan çıkın. 

  • Hedefler belirleyin ve bunları gerçekleştirmek için çabalayın.

  • Sosyal aktivitelere katılın. Yeni insanlarla tanışmak iyi gelir.

  • Bir hobi edinin. Kişisel tatmin duygunuzu arttırın.

  • Dürüst ve samimi bulduğunuz kişilerle bağlantınızı sürdürmeye çalışın. Bu konuda içgüdülerinizin size ne söylediği önemlidir. Bir kişinin sadece yanınızda olması o kişinin sizin için iyi olduğu anlamına gelmez. Kötü bir arkadaşlıktansa bazen yalnız kalmak daha iyidir.

  • Yalnızlık hissettiğiniz dönemler pozitif bir duygu içine girmeye ve olumlu hava yaratmaya çalışın, yeni bir şeyler denemek için uygun bir zaman olduğunu düşünün.

Nietzsche'nin sözünü hatırlayın. 'Yalnızlık, dünyanın en eski asaletidir.'

28 Kas 2017

Kendini Sevme Sanatı

Nefretin açtığı yaralar nefretle tedavi edilemez. Ruhta açılan yaraları tedavi edebilecek tek güç sevgidir ve bu, yaşadığımız evrenin en temel kuralıdır.’’ 

Buda

Ruhuna ağırlık nefret duygularından arın bugün. Affet herkesi. Düşünme olumsuzlukları. Yaralarını tedavi etmek için sevgiyi kullan.

Kendini sev.
Doğayı sev.
Hayvanları, çiçekleri, gökyüzünü... sev.
Dünyayı sev.
İnsanları sev.

Ama en başta kendini sev.

🍀

İnsan neden kendini sevmez? Bunun birçok cevabı olabilir. Bebeklerin doğumdan sonraki 0-3 ay arası güvenli baglanmada kritik dönemidir. Ebeveyn ile güvenli baglanma yaşamazsa ilerleyen yıllarda güven ve özgüven sorunu yaşayabilir. Bunun sonucu da kendini sevmemesidir. Çocukluk dönemi ve ergenlik döneminin de kendine özgü gelişim ödevleri vardır. Burada yaşanan sıkıntılar ve aksaklıklar yine kişinin kendini sevmemesine neden olabilir. 

Ebeveyn iseniz sözüm size, çocuğunuzun bütün gelişim dönemlerini ve ödevlerini araştırın. Hata payını en aza indirin. Ve çocuklarınıza onları çok sevdiğini söyleyin.

Hepimiz birer aynayız. Karşımıza yansıttığımızda kendimizı görürüz.



Kendinizi sevmeniz gerektiğinin farkına varmalısınız. Ancak böylelikle şifa bulursunuz ya da şifa verirsiniz. 

Gerçek  sevgi,  yaratıcılığın,  ilgi  saygı,  sorumluluk  ve bilginin  ortaya  dökülmesidir.

1.Kendinize saygı duyun. Yaptığınız her hatayı kabullenin. Kendinize kızmak yerine saygı duyun.

2.İlgilerinizin, yeteneklerinizin farkına varın.  Neler elinizden geliyor neleri yapmak sizi mutlu ediyor fark edin ve  bunları daha çok yapın.

3. Yaratıcı olun. Kendinizi sevmek için nedenler ortaya koyun. Saç tellerinizden ayak parmaklarnıza kadar her şeyinizi sevin. Ya da bir sözcüğü herkesten daha güzel söylediğinizi düşünün.

4. Kendinizİ övün. İltifat duymak için birilerine ihtiyacınız yok. Kendinize güzel sözler soylemeyi ihmal etmeyin.

5.Sorumluluklarinizdan kaçmayın. Bu sizi mutsuz yapar ve kendinizi değersiz hissettirir. Sorumluluklarınızı yerine getirin.



"Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz." der Eric Fromm. Yetememek yerine sevmek diyorum. Kendinizi sevmiyorsanız bu ihtiyacınızı bir başkasının sizi sevmesi ile gidermeye çalışırsanız sonuç olumsuz olur.

Siz önce kendinizi sevin. Devamı bir şekilde gelecektir.

19 Kas 2017

Günlük Olumlama

Yaşamımızın kullandığımız sözcüklerle şekillendiğini biliyor muydunuz?


'Bir adama 40 gün deli dersen deli olur.' atasözünü birçoğumuz duymuşuzdur. Bu atasözünü bilimsel olarak açıklayan bir metod var. Kısaltması NLP olan Nöro Linguistik Programming.

Neuro: Zihni temsil eder. Merkezi sinir sistemimizle gördüğümüz, işittiğimiz, kokladığımız, tattığımız ve hissettiğimiz duyular sayesinde dış dünya ile iletişim kurarız.
Linguistic: İletişim için kullandığımız sözlü ya da sözsüz dili temsil eder.
Programming: Kişisel zihin programımızı temsil eder. 

NLP Teknikleri; 1970'lerde Dilbilimci Prof. John Grinder ve Matematikci - Gestalt Terapisi uzmanı Dr. Richard Bandler tarafından olağan üstün başarılı terapi uzmanlarının analiz edilmesi ile model haline getirilmiş.
Bu yazının amacı NLP Tekniklerini öğretmek değil. Bu yazının amacı NLP'nin temeli olan 'Önce düşünce sonra oluş vardır.' cümlesinin önemi. NLP'ye göre dilimizden çıkanlar düşüncelerimizi etkiler ve sonucunda davranış gerçekleşir. Bir kişiye 40 gün deli derseniz, akıllı adamı delirtirsiniz. 

Peki bunu hayalleriniz, hedefleriniz ve istekleriniz için neden yapmayasınız? Günlük kendiniz için belirlediğiniz olumlama cümleleri ile isteklerinizi gerçekleştirebilirsiniz.

Peki Olumlama Cümlelerini Belirlerken Nelere Dikkat Edilmeli?

1. Cümleler geniş zaman ve şimdiki zaman kalıpları içermeli.

Gelecek zaman kullanırsanız bilinçaltına daha vaktin olduğu mesajını gönderirsiniz. 'Ben harikayım,' ya da 'Ben başarılıyım,' ya da 'Ben kazanıyorum,' cümleleri örnek olabilir.

2.Hedef odaklı olsun ve özneyi yani 'beni' mutlaka kullanın.

İşimde yükselmek istiyorum ya da sınavda iyi bir puan yapmak istiyorum gibi cümleler yerine 'İşimde çok iyiyim, ben bir liderim, sınavda en iyi puanı yapıyorum, Boğaziçi Üniversitesini kazanıyorum... gibi cümleler kurmaya dikkat edin.

3.Cümleler olumlu olmalı.

Olumsuz cümleler kurarsanız beyin, olumsuza odaklanır ve onu gerçekleştirmeye koşullanır. Sağlıksız hiçbir şey yemeyeceğim derseniz kendinizi hamburger yerken bulabilirsiniz. Onun yerine 'Ben sağlıklı besleniyorum.' demelisiniz.

Günlük Olumlama Cümlelerine Örnekler


Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.
Kendimi seviyorum.
Ben harikayım.
Dünya'yı ve bütün evreni, içindekilerle birlikte seviyorum.
Kendime güveniyorum.
Hayal ettiğim her şey gerçekleşiyor.
Hedeflerime ulaşıyorum.
Ben çok başarılıyım.
Kendime saygı duyuyorum.
Sakin, sevecen harika birisiyim.
Yaşamayı seviyorum.






Aşk isteyenler için:

Kendimi seviyorum.
Ben aşkım.
Gerçek aşkı buluyorum.
Gerçek aşk beni buluyor.

Sınava hazırlananlar için:

Hedefime ulaşıyorum.
Hedefime ulaşmak için yeterli performans gösteriyorum.
Düzenli ders çalışıyorum.
Planlı ve programlı çalışıyorum.
Kendime güveniyorum.
Ben başarılıyım.
Hayallerim gerçekleşiyor.
....... Üniversitesi ............. Bölümünü kazanıyorum.
................. Lisesini kazanıyorum.
Hedeflediğim sıralamaya ulaşıyorum.



Hatırlamanız Gerekenler

Olumlamalar, hemen sonuç vermez. Zamana yaymanız gerek. En az 21 gün deneyimlemelisiniz.

İnanırsanız her şey olur. Düşüncenin gerçekleşmesinde inanç çok önemli.

Hayat tarzınız haline getirmelisiniz. Belli anlarda olumlama yapıp sonra olumsuz düşüncelerle zihninizi doldurursanız, olumlamarın başarılı olacağını söyleyemeyiz.

Olumlamaların saati ve sayısı yok. Her an her zaman söyleyebilirsiniz. Bununla birlikte gece uyumadan hemen önce söylemekte fayda var. Çünkü uyurken zihin işlemeye devam ediyor ve bilinçten bilinçaltına aktarım oluyor.

Olumlama cümlelerini dışınızdan söylemenizde fayda var. Dilinizden çıkan sözlerin kulağınıza değmesi önemli bir nokta.




İnanırsanız her şey güzel olacak. Bana güvenin.

17 Kas 2017

Dört Anlaşma Kitabı

Don Miguel Ruiz ‘den Dört Anlaşma kitabı hayatı cehennemden cennete çevirmenin aşamaları diyebiliriz. Dört Anlaşma, insanın dönüşümünü amaçlıyor. Verdiği bilgiler oldukça şifalı ve gerçekten genel geçer tavsiyeler.

👉 1.Anlaşma;  Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin.

👉2.Anlaşma;  Hiçbir şeyi Kişisel Algılamayın.

👉3.Anlaşma;  Varsayımda Bulunmayın.

👉4.Anlaşma;  Daima Yapabildiğinizin En İyisini Yapın.

şeklinde ozetleyebiliriz.

DÖRT ANLAŞMA; dönüşüm ustalığının özetidir.

Bu cehennemi cennete dönüştürme ustalığıdır. "Bilgi hazdır." Sadece kullanmayı bekliyor.

 Dört Anlaşmayı öğrendik. Bilgiye sahiptik ama anlaşmaları yaşama katmaya ihtiyaç vardır. Bu anlaşmaların anlamına ve gücüne saygı duymanızın zamanı geldi. Bu anlaşmaları yaşamınıza geçirmek için yapabileceğinizin en iyisini yapın. Bu anlaşmalara sadık kalabilmek için tüm gücümüzü kullanmalıyız.

Düştüğünüzde kendinizi yargılamayın. Kendinize karşı dirençli olun. Her düştüğünüzde kendinizi yargılamayın. Kendinize karşı dirençli olun. Her düşüşte ayağa kalkın ve anlaşmanızı yeniden yapın.

Dikkatinizi geleceğe değil. Bugüne yöneltin. Anda yaşayın her günün hakkını vererek yaşayın.

Bu anlaşmalara uymak için yapabileceğinizin en iyisini yapın.

BUGÜN,  YENİ BİR RÜYANIN BAŞLANGICI OLSUN.


Nefes Terapisinin Faydaları

  1. Endişe, panik ve anksieteyi azaltır: Pek çoğumuz sürekli olarak orta-düşük dereceli gerilim altında yaşıyoruz ve hızlı ve yüzeysel nefes alıyoruz. Derin ve bilinçli nefes almak, parasempatik sinir sisteminizi çalıştırır ve buna cevap olarak doğal rahatlama gelir. Endişelerinizi azaltmak için daha yavaş, daha derin ve daha bilinçli nefes alıp vermeyi deneyin.
  2. Zihninizde berraklık sağlar, odaklanmayı kolaylaştırır: Yavaş ve bilinçli nefes beyine oksijen sağlar. Bundan sonra büyük bir karar alacağınız zaman, yavaş, derin ve bilinçli nefes almayı ve vermeyi deneyin. Nefesle gelen netliği hissedin. Önünüzdeki konuya çok daha açık ve berrak niyetlerle odaklandığınızı göreceksiniz.
  3. Ruh halinizi yükseltir: Eski Şamanik ve Pranayama öğretmenleri nefes çalışmalarıyla bilincin yüksek seviyelerine ulaşırlardı. Gün boyunca nefesinizin farkına vararak ve zaman zaman kontrol edip, derin, yavaş ve bilinçli nefeslerle tutarlı bir şekilde hem moralinizi hem de ruh halinizi yüksek seviyelerde tutabilirsiniz.
  4. Sağlıklı hücrelerinizi besler:1931 Nobel Tıp Ödülü Otto Warburg’a verilmişti. Warburg, kanserli hücrelerin yüksek oksijenli ortamlarda yaşayamadığını keşfetmişti. Derin nefes için hastalanmayı beklemeyin. Sağlıklı hücrelerinize olan şükranınızı bol oksijen alarak gösterin.
  5. Cildinizi canlandırır: Derin, yavaş ve bilinçli nefes cilde giden kan akımını hızlandırır ve cildiniz çok daha canlı, taze ve ışıltılı bir hale bürünür.
  6. Sindirimi destekler: Rahat bir beden, organların sağlıklı çalışmasını sağlar. Bedenimizin yönetmediğimiz sistematik aktivitelerini desteklemek için sağlıklı organ fonksiyonlarına ihtiyacımız var. Nefes, sindirme, özümseme, emilme ve arındırmayı daha etkili bir şekilde yapılmasına yardımcı olur.
  7. Aşermeleri engeller: Derin, bilinçli nefes, dış maddelere olan isteğinizi azaltır. Bir dahaki sefere canınız şekerli besinler, şekerli veya kimyasal içeren içecekler ya da sigara istediğinde üç bilinçli nefes alıp verin ve gerçekten o şeylerin yan etkisini isteyip istemediğinizi kendinize sorun. İçinizdeki gücü hissedin.
  8. Kan basıncını ayarlar: Derin, yavaş ve uzun nefesler kalp kasına bütünüyle oksijen sağlar. Böylece kalp atışlarınız yavaşlar ve tansiyonunuz dengelenir.
  9. Uykuya yardım eder: Derin nefesler Epifizi uyarır. Epifizin dengeli bir şekilde hormon salgılaması ise uyku şablonlarımızı etkiler, böylece dinlendirici, derin ve sağlıklı bir uyku çekmenize yardımcı olur.
  10. Ruhani faydalar: Nefesin günümüz bilim insanlarınca incelenmemiş ancak benim kendimde ve çalışmalarımda gözlemlediğim, pek çok nefes eğitmeninin de üzerinde durduğu sayısız yararları var. Nefes, özellikle istenmeyen davranış şablonlarının çözülmesinde, negatif anı, duygusal bağ ve inançların salıverilmesinde ve boyutlar arası bilinç yolculuğunda vazgeçilmez bir araçtır. Derin nefes bize bilmediğimiz dünyaların kapılarını açar, aydınlanmaları sağlar, yükselişimize yardımcı olur ve işin kısası bizi MUTLU eder!

Pratik bir nefes çalışması:

Bu çalışmayı denemenizi ve günlük alışkanlık haline getirmenizi öneririm:
  • Önce ciğerlerinizdeki bütün havayı dışarıya atın. Karın kaslarınızı da kullanarak havayı ittirin, ciğerlerinizi sıkıştırın, içeride hiç hava kalmayıncaya bunu yapın. Gidebileceğinizi düşündüğünüzden çok daha ileri gidin. İçeride gerçekten hiç hava kalmasın.
  • Şimdi burnunuzdan dörde kadar sayarak önce karnınızı (ciğerleri değil) genişleterek derin bir nefes alın.
  • Nefesinizi tutun ve yediye kadar sayın.
  • Şimdi nefesinizi ağzınızdan ağır, ağır sekize kadar sayarak verin. Nefes verişinizi kontrol edin.
Bu nefes çalışmasının faydalarını mutlaka hissedeceksiniz ve zamanla kolaylaştığını göreceksiniz. İlk birkaç seferinde özellikle nefes verme, istemsiz bir hareket olduğu için sekizde değil de altıda bitebilir. Ama sonra ciğerleriniz ve kaslarınız buna alışacak. Bu nefesi gün içinde tekrarladığınızda hayatınızın her yönünde gelişmeler olduğunu fark edeceksiniz.