Toast
Film afişini görmemiştim. Filmde Helena Bonham Carter'ı görünce çığlık atabilirdim ki gecenin bir vakti olunca kendimi tuttum :D
Yemek yapmaktan hiç anlamayan bir anne, sinirli bir baba. Küçük Nigel ise lezzetli yemeklerin farklı lezzetlerin peşinde. Annesi yemeği yaktığında ekmek kızartıp üzerine tereyağı sürüp çayla birlikte yiyorlardı. Prenses Diana'nın hayatını anlatan bir film izledim dün. Orada Leydi Di yemek yapmakla uğraşmayıp kızarmış ekmek ve tereyağı yiyordu. Geleneksel lezzet gibi bir şey diye düşündüm. Toast filminden sonra ben de ekmek kızartmaya başladım ama tereyağı pek sürmedim üzerine. Canan Karatay her ne kadar çok sağlıklı dese de :D
Nigel'in annesi vefat eder, eve gelen temizlikçi Mrs. Potter erkeğin kalbine giden her yolu dener ve başarılı olur. Ev işleri ve yemek konusunda mükemmeldir. Nigel ve Mrs. Potter arasında bir çekişme yaşanır, babayı paylaşamama gibi. Ay adam yedikçe yedi, şişti çıktı. Sonra öldü ya, çok yemekten öldü bence :D
Yemek yapamayan anne, babasının kalbine yemek yaparak ulaşan üvey anne Nigel'in yemeğe olan merakını arttırdı ve dünyaca ünlü bir aşçı oldu. Ama biz 17-18 yaşlarına kadar ki hayatını izliyoruz filmde. Sonrası yok.
Şu limonlu turta ne acayip ne kocaman ne lezzetli görünen bir şey! Her bir tatlı, pasta çok leziz gözüküyordu. İştah açan bir film! (:
Julie&Julia
Julie'da biraz kendimi bulduğum doğrudur. Yarım kalmış bir romanın yazarı olduğunu söylüyor. Başladığı işleri yarım bırakmaktan bıkmış. İşte bundan dolayı. Yemeklere ve yemek yapmaya çok düşkün. Ben onun kadar değilim tabii! (: Ve Julia Child hayranı. Julia'yı bu filmle tanıdım tabii ki.
Julia yemek yapmasını çok sonradan öğreniyor, ben de yemek kursuna gitmek istiyorum.
Julia'nın da Julie'nın da eşleri çok anlayışlı, ilişkileri çok tatlı. Ah ne güzel dedim çoğu zaman.
Yemek yapmak, kitap yazmak, bir amaç edinmek ve hayallere sıkı sıkı sarılmak ve vazgeçmemek. En sevdiğim tarz filmler! (:
Çok tatlılar ♥ ♥♥
Çikolata
Kuzey rüzgarları tutucu bir Fransız kasabasına götürür Vianne ve Anouk'u.
Gittiği her yere çikolata ve güzellikler götürür Vianne. Ve huzur.
Tutucu ve radikal ve hayattan hiç zevk almayan kasaba halkını değiştirmesi konu alınır.
Vianne melez bir kadın. Annesi Meksikalı bir yerli. Babası Meksika'da kakaonun farklı hallerini keşfediyor. Annesi Vianne'ı alıp dünyayı dolaşmaka Kuzey rüzgârlarının götürdüğü yere gitmeye başlıyor. Vianne da kızıyla aynısını yapıyor. O rüzgâr sahneleri ne kadar da güzeldi.
Sonra filme Johnny Deep şahaneliği giriyor (: Güzel eğlenceli sessiz sakin bir film. Bol çikolatalı. Tavuğa ete bile çikolata dökmek baya bir abartıydı ya neyse...
Sky and Sea (Ocean)
Na Ra akıl yaşı 6-7 yaşlarında olan bir genç kızdır. Müzik dehasıdır ve sayılarla-tarihlerle arası çok iyidir. Ailesini bir kazada kaybeder ve kimsesiz kalır. Jyu İn karşı komşusu, Ah In pizza teslimatçısı. İkisini de arkadaşları olarak görür. Oysa ikisinin de bundan hiç haberi yoktur. Sonra olaylar gelişir ve ayrılmaz üçlü olurlar. Aslında çok şeker bir filmdi ama biraz daha iyi işleselerdi daha güzel olabilirdi. Hatta dizi bile yapabilirlerdi. Hani bir şeyler oldu ama kopuk kaldı. Çekim kalitesi filan çok güzeldi. Na Ra'nın evi mükemmeldi. Baya para harcamışlar gibime geldi. O kadar para harcadınız bari düzgün bir şey yapın da tadından yenmesin. Na Ra keman dehası ama ailesinin ölümünden sonra çalamıyor. Sonra Jyu In sayesinde yeniden çalmaya başlıyor. Dostluk, hayal gücü, müzik. Benim sevdiğim tarzda bir filmdi. Hedefe ve hayallere ulaşmak gibi (: Sonu çok güzeldi ama o ipuçlarını kim bıraktı niye bıraktı, o restoranı nasıl açtılar hiç anlamadım. Bence dizi yapsınlar da izleyelim. A söylemedim di mi Kore filmi (: yeppudaa'dan izledim ben.
Steins;Gate: Fuka Ryouiki No Deja Vu
yeppudaa'dan izledim yine. Çok karışık bir animeydi. Zaman sıçramaları filan. Bence bu animede de boşluklar vardı. Bir de japonların ne kadar rahat insanlar olduklarını bir kez daha anladım. Ayıp denen bir şey var yahu! Yani pek beğenmedim. Ama mikrodalga fırınla zamanda sıçramalar yapma fikri çok hoşuma gitti :D
Diana
1997'de vefat etmiş Leydi Di. Ben 4 yaşındayken. Geçmişini silen ben, geçmişine dair pek bir şey hatırlayamayan ben Leydi Di'nin ölüm haberlerini hatırlıyorum :D Çok ilginç. İngiltere'ye hayranlığım bence 4 yaşıma dayanıyor, Leydi Di'ye. Dün filmini izledim. Eşi Prens Charles hiç gösterilmiyor. Çocukları Prens Harry ve Prens William uzaktan öylesine gösteriliyor. Film daha çok Hasnat Khan'la ilişkisine dair. Ve yardımlarına dair. Bosna'ya, Pakistan'a, Afrika'ya başka başka yerlere gidip acıları paylaşması, yardım faaliyetlerinde yer almalarını da göstermiş. Gerçeklerden uzak kalan yerler elbette var. Yani vardır, varmış. Ama yine de Leydi Di'ye biraz daha yaklaşmış hissettim. Hoşuma gitti. Sadece kurgu olduğunu bilerek izlesem de o hissiyat Leydi Di samimiyetini hissettim. Kalplerin prensesi... Mevlana'dan ve Kur'an-ı Kerim'den alıntılar çok güzeldi. Ama Mevlana'yı İranlı şair olarak tanıtmalarından hoşlanmadım.