11 Tem 2014

Miss Potter ve Peter Rabbit

Miss Potter yani Beatrix Potter. 1866-1942 yılları arasında İngiltere ve İskoçya'da yaşamış.

ingiliz yazar, illüstratör, doğa bilimci ve çevrecidir. varlıklı bir ailenin kızı olarak evde eğitim görmüş, çocukluğundan itibaren de doğa bilimlerine, hayvanlara ve ingiliz kırsal hayatına büyük ilgi duymuştur. ülkede yetişen sayısız bitki ve mantarla pek çok fosilin çizimlerini yapmış ve ancak kadınların sosyal hayatta sadece bir eş olarak kalması gerektiğini düşünen viktoryen dönemde ilk çalışmaları sonuçsuz kalmıştır.

İşte bu çabalarını işliyor Miss Potter filminde. 17.yüzyıldan sonra önem kazanan Çocuk Edebiyatı ile ilgilenen bir kadın. Toplumsal yaşamda eş ve anne olma dışında gorev verilmeyen asıl sınıftan bir kadın. Kimsenin desteğini alamadan birçok yayınevinin kapısını çalıyor fakat olumsuz sonuçlarla karşılaşıyor.


1902 yılında frederick warne & co. adlı yayınevi tarafından basılan the tale of peter rabbit adlı çocuk kitabından sonra adı duyulmuş, sonraki yirmi yıl içinde 23 kadar kitap yazmış ve resimlemiştir.


Her şeye rağmen hayallerini gerçekleştiriyor.






Beatrix Potter sürekli masallar uyduruyor. Hatta kendisi ve kardeşine masal anlatmakla görevli hizmetçisine bile. Ve sürekli resim çiziyor. Şehirden, insanlardan, kurallardan uzak çizdiği hayvan arkadaşlarıyla mutlu. Annesiyle hiç geçinemiyor. Aşkı 30 yaşından sonra tadıyor. Kitabı 32 yaşında 'The Tale of Peter Rabbit' basılıyor.


Bu filmde çok şey görüyorsunuz.

Sınıfsal ayrımları, yayınevlerinin yazarlara ve eserlere tutumunu, kadınların toplumdaki yerini, ailelerin çocukları üzerindeki etkilerini, çocukların toplumdaki yerini, kurallar, davetler, ekonomi, sanayileşme....

İzlemesini bilirseniz pek çok eleştiri...



Hayallerin ve hedefterin sana ulaşılmaz mı geliyor?
Kimsenin desteğini alamadığını mı düşünüyorsun?

Bu filmi izledikten sonra harekete geç.
Beatrix Potter sana ilham olsun. İstedikten ve çabaladıktan sonra her şeyi yapabilirsin. İlk seferinde hemen her şey güzel olmayabilir. Bununla birlikte denemekten asla vazgeçme.






2 Tem 2014

Liliyar



Sezai Karakoç'un Liliyar şiirini biliyor musunuz?

Peki bir film üzerine yazıldığını?

Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli

Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdardan geçeriken bulduğun mendil

-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili

Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu

Ben konuşmasını bilmem Lili
Sezai Karakoç

***

Film şiir kadar güzeldi.
Saf ve masum ve mahzun bir kız Lili.
Film boyunca büyümesini izledik. Before'lardan sonra iflah olmaz romantik bana çok iyi geldi.
Film 1953'lerde çekilmiş. Geçmiş zamanda biraz soluklanmak isterseniz, panayır görmek isterseniz ve Sezai Karakoç'un filme bakışını anlamak isterseniz mutlaka izlemelisiniz.




***

Filmden kareler ve şiirden mısralar birleştirilerek bir video hazırlanmış. Keyifli seyirler (:




Ben konuşmasını bilmem lili


1 Tem 2014

Before'lar

Before Sunrise, Sunset, Midnight. Merak ettiğim bir üçlemeydi. Bu seneyi üçlemeler senesi ilan ediyorum kendi adıma :D Birçok üçleme film seyrettim. Zamanla paylaşacağım (:

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Beğenmediğim yerler var elbette! 
En çok ilk filmi sevdim, Before Sunrise.


20'li yaşlarda Amerikalı Jesse Fransız Celine.
Bir tren yolculuğu. Viyana.
Jesse ve Celine arasında bir şeyler olurken biz şehir turu yapıyoruz. Viyana'ya gitmek istiyorum! ((:
Diğer iki filme göre en masumuydu belki de. Daha mı saflardı daha mı aşıklardı... Bilemiyorum. İflah olmaz bir romantik olduğum için yeni bir aşkın doğuşu... Beni mest etti. Celine'in tüm o dünyayı kurtarma fikirleri, çok bendendi. Yaşları itibariyle de kendimi yakın hissetmiş de olabilirim (: Tüm o uzak mesafe ilişkisi vıdı vıdılarına çok sinirlendim. Kesin buluşamayacaklar dedim. Ta taaa. Diğer filme geçmem gerekiyor neler olduğunu öğrenmem için. 

İkinci film Before Sunset


İkinci film Jesse'nin imza günü-söyleşisiyle başlıyor. Beni kalbimden vuran ilk sahneler. Hani yazar olmak istiyorum ya (: Fransa'da bir imza günü. Jesse. İlk filmden 9 yıl sonra. 30'unu çoktan aşmışlar. Sonra Celine görünüyor ekranda. 9 yıl sonra ilk defa karşılaşıyorlar. Hayal kırıklığı. Ben demiştim ama buluşamayacaklar diye. Neyse. Fransa sokaklarında harika bir gezinti. Film sadece Jesse ile Celine'nin yaklaşık 80 dakikasını anlatıyor. Jesse evlenmiş, 1 çocuğu var imiş. Eşini harika anne harika öğretmen iyi bir eş olarak tanımlıyor. (Lütfen buraya dikkat.) Açıkçası bu filmde sıkıldım. Sadece konuştular konuştular konuştular. Evet dünya hakkında sanat hakkında aşk hakkında konuştular. Sonu yine belirsiz bir şekilde bitti. Jesse uçağını kaçıracak gibi gözüküyordu. Devamı için bir sonraki film.

Before Midnight


Çoluk çocuğa karışmış buluyoruz karakterlerimizi. Hem de 40'ı devirmişler.  Jesse harika dediği eşinden ayrılmış ve kadın tam bir psikopata dönüşmüş. Filmin ilerleyen dakikalarında ilişkilerinin nasıl geliştiğini öğreniyoruz. İkiz çocukları olmuş ama evlenmemişler. Celine inanılmaz bir feminist. Tamam ben de feminist düşünüyorum ama Celine paranoyak olmuş. Yunanistan'da tatildeler. Yazarlarla birlikte. Jesse 3.kitabı üzerine çalışıyor. Çok hoş bir tatile benziyor. Sarma bile sardılar yani o derece ((:
Ama bam. Celine aslında tatilden hiç memnun değilmiş. İlişkiler üzerine bir sürü tantana. Beni inanılmaz derecede korkuttu evlilik hakkında. Üçlemede en az sevdiğim film bu oldu. 
Sonu yine belirsiz. Acaba bir before daha gelecek mi?



Beklentilerimi karşılamadı açıkçası. Üç film de.
Yani sevdiğim şeyler var elbette.

Üç farklı ülkede üç farklı şehirde geçmesi.
Filmlerin kısa süreli anları anlatması
İlişkiler üzerine farklı bakış açıları
Dünyada yaşananlar hakkında ironiler

Kültürel yozlaşmanın bu kadar fazla olması, çok üzücü. Kime göre neye göre diyebilirsiniz. Bana göre elbette. Benim düşüncelerim bunlar.

Romantizm saf halde değil, içgüdülerle ve bedensel isteklerle çok birleşmiş. Sadece ilk filmde az da olsa görebildim saf duyguları.

Yani kısacası, izlemezseniz çok şey kaybetmezsiniz.