1 Mar 2020

Özüne Dönmek için 3 Alan

 Özüne dön insan, diyor doğa. Farkında mıyız?

Evlerimize çekildik. Mümkün olduğunca dışarıda vakit geçirmemeye çalışıyoruz. Fiziksel olarak güvenli alanlarımızda kalıyoruz. Peki ya zihnimiz nerede? Ruhumuz özünde mi?


Doğanın uyanışı metaforundan yola çıkabiliriz. Bir döngü halinde ilerliyor. Kış gelince ağaçlar kabuklarına çekildiler, yapraklarını döküp hafiflediler. Çiçekler içlerine döndüler, hazırlık yaptılar bahara. Tohumlar özlerindelerdi.

Güçlenmenin ve açığa çıkmanın yolu özünde kalmaktır çünkü. Kendini keşfederken özünü tanı, içinde kal, sınırlarını ve yeterliliklerini gör. Ruhun ile hemhal ol.

Doğanın uyanışta uyguladığı yöntemleri oldukça cömerttir. Bitkiler, doğaya binlerce tohum bırakır. Tohumlar toprağın altına gömülür. Yani ‘inzivaya’ çekilir. Her birinin içsel süreçleri sonucunda sadece çok az bir kısmı filizlenebilir. Doğanın bir parçası halinde uyanış süreçleri devam ettirmek için çatlayıp çıkan filizler, çevresel etkenlerin zorluklarıyla karşılaşırlar. Doğumla birlikte başlayan yeni bir keşif yolculuğu…

Sosyal izolasyon sürecini, tohumların toprağa gömülüşü ile bağ kurup kendimizin inziva süreci olarak düşünebiliriz. Uyanışımızı başlatmak için inzivadayız, içimize dönüp kendimizi keşfettikten ve gücümüzün sınırlarını gördükten sonra kendi kendimizi doğuralım. Ve şahsi uyanışımız başlasın!

Tohum kış boyunca toprağın altındayken dışarıda karlar yağdı, fırtına çıktı, dolu vurdu. Tohum ise inzivasında kendi özündeydi. Dışarısı için yapabileceği hiçbir şeyin olmadığını biliyordu çünkü.

Dışarıda belirsizlik rüzgarı eserken sen içine dön. Peki nasıl yapacaksın bunu?

İnsanın özü 3 alanda köklenir.

  1. Sevgi alanı
  2. Korku Alanı
  3. Tutku Alanı

Sevgi Alanı

İnsan, başkasının gözünde sevildiğini görünce sevilmeye layık olduğuna inanır.. Sevgi ihtiyacını karşılayanın başkası olmasını umdukça sevgi/ilgi bağımlısı olur. Varoluşunu sevmeye değil sevilmeye bağlar. Senin varoluşun neye bağlı? Cevaplar aramak ve analiz için yapman gerekenler:

  1. Kendine mektup yaz. Geçmiş, gelecek, şimdiyi kapsayan bir mektup olsun. Geçmişteki kendinle kapanmamış hesaplarını sorgula. Şimdini değerlendir. Gelecek korkularını belirle. Ne hissettiğini bol bol sor kendine.
  2. Mektubunu tamamladıktan sonra aynanın önüne geç ve kendini incele. Gözlerinin içine bakabiliyor musun? Kendine şefkatli mi yoksa kızgın mı? Her şeye rağmen gözlerinin içine bak, utansan da kızsan da, ‘Her şeye rağmen kendimi seviyorum.’ cümlelerini tekrarla.
  3. Bulunduğun odanın içinde gözlerini gezdir. Görünce seni iyi hissettiren 3 nesne seç. Bu nesneleri tek tek eline al ve duyularınla algıla. Sana neden kendini iyi hissettirdiğini, onları neden sevdiğini düşün.

Korku Alanı

Korkular, insanın özüyle arasına duvarlar örer. Kişiler yüzleşmek istemediklerini bastırmak için üzerini kapatır ve bunu yaptığının da farkına varmaz. Kimi zaman da yetersiz olduğuna anlamlar yükler. Bir sonraki adımın korkutuculuğu yerine ‘Şu an ne yapabilirim?’ sorusuna odaklansa gerisi gelecek. Önce korkuları fark et, yüzleş ve kilit soruyu sor ‘Şu an ne yapabilirim?’

  1. Görseldeki labirente bir bak. Ekrana bakmadan bir kağıda aklında kalan halleriyle çiz. Çizimi tamamlayınca görseldeki labirent ile karşılatır. Senin çizdiğin labirente baktığında harf, sayı, şekil çağrışımları neler oluyor? Çizdiğin labirenti zihnin hangi görsele tamamlıyor?
  2. Bu labirente zihninde gir. Koridorlar boyunca ilerle. Karşına neler çıktı? Kendini nasıl hissediyorsun?
  3. Karşılaştığın engellerden nasıl kurtulursun? Hangi aşamaları geçip çıkışa varabildin? Çıkışta kendini nasıl hissettin?

Tutku Alanı

Sevdiğin, uğraş sürecinde iken bütün dünyayı unuttuğun, ortaya çıkan sonucu seyrederken yüzünün heyecandan alev alev yanmasını sağlayan nedir? Bu soruya cevap verebiliyorsan tutkunu keşfetmişsin demektir.

‘Hayat amacımızı biz yaratmayız, keşfederiz,’ der Sartre.

Bu tutkuyu ne kadar ve hangi sıklıkta hissedebildiğin de önemli. Beklentilerle dolu bir yaşam içinde kişiler, tutkularını yaşamak yerine ‘olması gereken’ kişi olup hayatı erteliyorlar. Tutkularının farkında olmayan kişiler aslında içten içe biliyor ama bununla yüzleşirse ‘olması gereken’den çıkıp kendiyle yüzleşmesi gerekecek. Sevgi alanı ve korku alanı çalışmalarından sonra tutkularını daha iyi bulabilirsin.

  1. En sevdiğin film karakterini belirle. Bir kağıdı 3 sütuna ayır. İlk sütuna en sevdiğin karakterin bütün özelliklerini yaz.  İkinci sütuna senin o karakteri sevme nedenlerini altına yaz. Üçüncü sütuna da kendi özelliklerini yaz. Bir bak bakalım yazdıklarına. Hangileri örtüşüyor? Sana ne hissettiriyor? Sevdiğin karakter senin özelliklerini mi daha fazla taşıyor yoksa ‘olmak istediğin’in özelliklerini mi?
  2. Başka bir kağıdı 2 sütuna ayır. İlk sütuna hobilerini, günlük aktivitelerini yaz. İkinci sütuna ise izlerken zevk aldığın aktiviteleri yaz. Yemek programları, spor antremanları, sağlıklı beslenme, makyaj videoları… Örtüşenler neler?
  3. Sırtın dik bir oturuşa geç. Gözlerini kapa. Etrafında kimsenin göremediği ama senin hissedebildiğin şeffaf bir kalkan hayal et. İnsanların olumsuz düşünceleri, negatif enerjileri ve kötü bakışları bu kalkandan içeri giremiyor. Yargılayıcı ve eleştirel cümlelerini sen duyamıyorsun. Sen yürüdükçe kalkan da hareket ediyor. Bunu fark edince ne yapmak isterdin? Kendini neye adamak isterdin?

Özüne dönmeye hazır mısın? O zaman hadi köklerini takip et. Doğanın uyanışı başladı. Sen de uyanışını başlat.


Bu yazı ilk olarak 7-circle.com'da yayınlanmıştır.