26 Eyl 2021

Ghibli'nin Küçük Cadısı Kiki

Uçmayı o kadar da eğlenceli bulmuyorum, bu benim için daha çok bir iş.




Kadono Eiko’nun 1985’te yayınlanan kitabından uyarlanan Kiki’s Delivery Service, filmin kahramanı olan Kiki’nin cadılığa giden yoldaki ilk adımlarını takip eder. Coşkulu ve istekli bir cadı olan Kiki, atalarının izinden giderek tam bir cadıya dönüşümünü başlatmak için 13 yaşında evden ayrılır. Kara bir kedi olan Jiji’nin yardımını alan Kiki gelişmekte olan yeteneklerini sınayabileceği uygun bir kasaba bulur. Kibar ve dost canlısı fırıncı Osono hem iş hem de kalacak yer verir. Geçimini sağlamak amacıyla Kiki, asıl yeteneği süpürge ile uçmayı kullanarak kasaba etrafında dağıtım hizmeti yapar. Başlangıçta biraz zorluklar yaşasalar da zamanla Kiki ve Jiji toplum tarafından kabul edilir. Özellikle de uçmaya çok meraklı Tombo ve bir sanatçı olan Ursula ile güzel bağ kurarlar. Yine de, Kiki uçma yeteneğiyle alakalı sorun yaşadığında sorumlulukları tek başına üstlenmek zorunda kalır. Etkileyici ve baştan çıkarıcı aynı zamanda da enerjik ve Kiki’nin yeteneği kadar büyüleyici bir film Kiki’s Delivery Service. Cadılık ve büyücülük filmlerinin gotik havasından uzaktır. Cadılık metaforuyla çok daha canlı ve insani bir yol çizme isteğini anlatır. Filmin özünde yetişkinler için yapılmış, çocukluğun özgür ruhunu anlatır. Görünüşte sade olsa da temalar, metaforlar ve olay örgüsü ile zengin bir filmdir. Ana kahramanları çocuklar olduğu için çocuğu merkeze alan bir film olsa da çocukça değildir. 



  
Filmin Temaları 

Gelenek ile modernizm arasındaki, zanaat ile teknoloji arasındaki çatışmalar filmin temalarından biridir. Eskinin tümüyle yok olup gitmesine duyulan derin üzüntü ile yeninin gelişi ve inşasına duyulan bir heyecan aynı anda bulunmaktadır. Kiki, modern hayata karşı değildir. Mesela geceleri süpürgesiyle uçarken radyo dinlemekten zevk alır. Kırsal bir toplumda yetişmiştir ve yetiştiği toplumun siyah giyme kuralına uyarken bir yandan da saçlarını kırmızı kurdele ile toplamaktan çekinmez. Eski ile yeninin zıtlığı film boyunca devam eder. Uzaklarda bir uçağın görüldüğü sahnede Kiki’nin süpürgesiyle uçması gelenekle yeniliğin yan yana olduğunun en önemli göstergesidir. 

Filmdeki bir diğer tema: erginleşmek. Kiki’nin gerçek dünyada yaşamaya başlamak amacıyla evden ayrılması duygusal bir değişim ve yetişkinliğe adım atmaktır. Birçok açıdan çocukluğun bitimi insanlığın gelişiminin kaçınılmaz bir sürecidir. Bu süreç içerisinde yeni sorumluluklar almak önemlidir. Kiki’nin yetişkinliğe adım atıyor oluşunun ilk göstergesi, ateşlendiğinde ve Jiji beyaz kedi Lily ile flört etmeye başlayınca Jiji ile konuşma yeteneğini kaybetmesidir. Jiji’nin sıradan bir kedi olması Kiki’yi endişelendirir. Uçma yeteneğini kaybetmekten korkar. Kiki’nin yetişkinliğe doğru yolculuğu artık başlamıştır. Çevresindeki güçlü kadınları rol model alır ve bu kadınlar Kiki’nin kendine özgü bir kadın olmasını sağlar. Osono, başarılı bir iş kadınıdır. Ursula, bağımsızdır; aynı zamanda Kiki’ye rehberlik ederek sınırlarını belirlemesine yardımcı olur. Ursula’nın bazen üretemeyeceğini kabul etmesi yani kendini her haliyle kabul etmesi ‘başarısızlıkların kaçınılmaz olduğunu bununla birlikte içgörü kazanarak ve akışta kalarak başarının gerçekleşeceğini anlar. 

Kiki’s Delivery Service uçmak, macera, eski-yeni birlikteliği ve belki de en önemlisi ‘kendini keşfetme’ temalarını bir arada kullanıldığı yetişkinlerin ve çocukların ayrı ayrı ya da birlikte seyredebileceği harika bir film. Kaynak: Studyo Ghibli Hayao Miyazaki ve Isao Takahata Filmleri / Colin Odell – Michelle Le Blanc Bu yazı ilk olarak bazendefter.com'da yayınlanmıştır.

24 Eyl 2021

Zihnini Sadeleştir

 Minimalizm, sanattan modaya birçok alanda etki gösteren fazlalıklardan kurtulup söylenmek istenenin en aza indirgenerek ifade edilmesidir diyebiliriz.

Minimalist yaşam tarzı fazlalıklardan kurtularak sadeliğe yönelmeyi sağlarken aynı zamanda insanın zihinsel özgürlüğünü de sağlıyor. Modern yaşamın içerisindeyken stres artık yaşantımızın büyük bir parçası haline geldi. Belli ki stresin götürdükleri getirdiklerinden çok daha fazla. Evimizdeki fazla eşyalar, hayatımızdaki fazla insanlar, fazla seçenek, fazla düşünce doğrudan hayatımızı ve hayata bakışımızı etkiliyor. Fazlalıklar yaşam kalitemizi düşürüyor. Minimalist yaşamı tercih ettikten sonra tüm bu yaşam kalitesini düşürücü etkenler etkisiz kalıyor. İnsanın kendime dönmesini kolaylaştırıyor.




Her ne kadar minimalist yaşama atılan ilk adım dolabı sadeleştirmek, kapsül dolaba geçmek gibi dursa da insana en büyük yük zihnindeki fazlalıklardır. İç sesimiz gün içinde o kadar çok konuşur ki. İçimizde 2 ses vardır. Birisi eleştiren biraz daha ebeveyn taraftır ama biraz saldırgan bir tutum sergileyen. Yapamazsın, beceremezsin… Bir başka iç ses vardır destekleyen, sakinleştiren,… Yetişkin tarafımızdır ve daha gerçekçi olan. Zihin kalabalığı yapan eleştiren iç sestir.

Eleştiren iç sesin ana kaynağı bilişsel çarpıtmalardan etiketleme ve genellemedir aslında.

Nedir bu Bilişsel Çarpıtma?

Bilişsel çarpıtmalar (cognitive distortions) beyninizin gerçeği yansıtmayan bağlantılar kurmasıdır. Bir düşüncenin gerçeklikle uyumlu olmamasıdır. Bu uyumsuzluğun sonucunda da negatif hisler oluşur. Bilişsel çarpıtmaları öğrenmek önemlidir çünkü olayların bizim üzerimizdeki etkisini olayları nasıl yorumladığımız, yani nasıl düşündüğümüz belirler. Mesela gündemden bir örnek vereyim. ‘Çekirge istilası ülkemize gelecek ve aç kalacağız.’ Bilimsel olarak araştırmalara baktığımızda çöl çekirgeleri ülkemizde yaşayamaz. Aynı zamanda teknolojik gelişmişlik düzeyimizle meteoroloji çekirgelerin ne zaman geleceğini bilebilir ve ilaçlama yapılabilir. Bu araştırmaları yapmadan önce ‘helak olacağız’ düşüncesi hem gerçek değildir hem de henüz gelmemiş bir gelecekten bahsedilmekte. Zihnimiz bunu gerçek olarak algılıyor ve sonucunda panik hali ortaya çıkıyor.



Bilişsel Çarpıtma Türleri


  1. YA HEP YA HiÇ DÜŞÜNCESİ: Her şeyi siyah ya da beyaz görürsünüz. Eğer performansınız mükemmelin altındaysa, kendinizi tamamen başarısız bulursunuz.
  2. AŞIRI GENELLEME: Tek bir olumsuzluğu hiç bitmeyecek bir başarısızlık demekmiş gibi görürsünüz.
  3. ZİHİNSEL FİLTRE: Tek bir olumsuz ayrıntıyı bulur onunla uğraşıp durursunuz; gerçeğe bakışınız, bir damla mürekkebin tüm şişedeki suyu bulandırması gibi kararır.
  4. OLUMLUYU GEÇERSİZ KlLMAK: Olumlu olayların şu ya da bu nedenlerden “sayılmaz” olmasında ısrar edersiniz. Böylece günlük hayatınızla ters düşen olumsuz bir düşünceye kapılırsınız.
  5. SONUÇLARA ATLAMA: Vardığınız sonucu destekleyecek kesin kanıtlar olmamasına rağmen olumsuz bir değerlendirme yaparsınız. a. Akıl okumak: Kendinizce birinin size ters davrandığını düşünür, araştırmaya gerek bile duymazsınız. b. Falcılık: İşlerin kötü gideceğini öngörür, kehanetinizin bir gerçek olduğuna ikna olursunuz.
  6. AŞIRI BÜYÜTME (felaketleştirme) ya da KÜÇÜLTME: Olayların önemini abartırsınız (beceriksizliğiniz ya da başkasının başarısı gibi), ya da minicik kalıncaya kadar küçültürsünüz (iyi özellikleriniz ya da başkasının kusurları gibi). Buna “dürbün hilesi” de denir.
  7. DUYGUSAL KARARLAR: Olumsuz hislerinizin aslında gerçeği yansıttığına inanırsınız: “Hissediyorum, o halde gerçek olmalı.”
  8. -MELi -MALI CÜMLELERİ: Kendinizi -meli -malı’larla motive etmeye çalışırsınız.
  9. ETİKETLEME VE YANLIŞ ETİKETLEME: Aşırı genellemenin uç halidir. Hatanızı tarif etmek yerine, kendinize olumsuz bir etiket yapıştırırsınız. “Ben beceriksizin tekiyim.” Başka birinin hoşunuza gitmeyen davranışı karşısında “Kahrolası iğrenç herif” dersiniz. Yanlış etiketleme bir olayı çok renkli ve duygu yüklü bir dille anlatmayı içerir.
  10. KİŞİSELLEŞTİRME: Kendinizi, aslında başlıca sorumlusu olmadığınız olumsuz bir olayın nedeni olarak görürsünüz.

İç sesimizi en çok oyalayan ve zihinsel fazlalıklar ortaya çıkaran ‘kişiselleştirme, falcılık, aşırı genelleme, kontrol etme dürtüsü, duygulara inanma’

Peki bilişsel çarpıtmaları nasıl engelleyeceğiz?

Hani minimalizm için fazlalıklardan arınma demiştik ya. Minimalizm danışmanları evinize gelerek dolaplarınızı, kitaplığınızı, mutfağınızı düzenlemeniz ve artık ihtiyacınız olmayanlarla vedalaşmanız için size yol arkadaşlığı yapabilir. Peki bunun benzerini zihinsel süreçler için de yapamaz mıyız?

  1. Gün içinde kendinizi panik halinde bulduğunuz her anda elinize kalem ve kağıt alın. Elinizi kağıttan hiç kaldırmadan 10 – 15 dakika sadece yazın. Filtreleme yapmadan içinizden geldiği gibi yazın.
  2. Yazdıklarınızı birkaç kere okuduktan sonra dikkatinizi çeken cümlelerin altını çizin ve başka bir kağıda aktarın. İlk baştaki filtresiz düşünce kağıdını yırtıp atın. Bonus: Yaz, yırt, at rahatlama sağlar.
  3. Filtreleme yaptığınız kağıdı inceledikten sonra yukarıdaki görsele bakarak bilişsel çarpıtmanızın adını koyun. Birden fazla olabilir. Mesela ‘Ofis arkadaşım sanırım benden hoşlanmadı. Benim hiç arkadaşım olmaz zaten.’ İçsel konuşma \ otomatik düşüncedir. Bunun bilişsel çarpıtması akıl okuma, ya hep ya hiç, genelleme olur.
  4. Bilişsel çarpıtmasını bulduğunuz iç sesinize mantıklı bir yanıt vermeniz gerekiyor bu adımda. Bilişsel çarpıtmaların temelinde olmayanın olduğuna inanma ya da düşük ihtimalin gerçekliğini düşünme var. Mantıklı ve geçerli olmayan düşünceye mantıklı bir yanıt verirseniz kendinizi inandırmış olursunuz. ‘Gerçek arkadaşlarım var. Ofisteki arkadaşımın beni sevmediğini o ifade etmeden anlayamam. Ve geçen gün bana kahve ısmarlamıştı.’ Gibi cümleler mantıklı yanıtları oluşturabilir.
  5. Gelecekle ilgili varsayımlarınızda uygulayabileceğiniz yöntemlerden biri de kendinize şu 3 soruyu sorup cevaplamanız. “Eğer bu düşüncem gerçek ise, olabilecek en kötü şey nedir?” “Olabilecek en iyi şey nedir?” ve “Olabilecek muhtemel şey nedir?” Mesela bir seminerde konuşma yapmanız gerek ve çok gerginsiniz.  “Konuşamayacağım.” diye düşünüyorsunuz.
  • Olabilecek en kötü şey “Belirli olan konuda konuşamam, seminer verimli geçmez, rezil olurum.”
  • Olabilecek en iyi şey “Harika bir konuşma yaparım, beni çok severler ve seminer verimli geçer.”
  • Olabilecek muhtemel sonuç “Yer yer takılarak konuşurum. Ama akışta kalırsam rahatlarım. Zaten bir kere konuşmaya başladıktan sonra biraz daha kolaylaşıyor.”

Bilişse Çarpıtmaları çözebilmek için ‘Üç Sütun Tenkniği’nden faydalanabilirsiniz.

Ne demiştik minimalizm akımı için? Minimalist yaşam tarzı fazlalıklardan kurtularak sadeliğe yönelmeyi sağlarken aynı zamanda insanın zihinsel özgürlüğünü de sağlıyor. Eşyalardan arınmadan önce zihnini sadeleştirmeye başlarsan ruhsal olarak da bedensel olarak daha sağlıklı ve özgür olursun.

Sade ve huzurlu günlere…

KAYNAK

David Burns. İyi Hissetmek. Psikonet Yayınları, s. 66-67- 87-88.


Bu yazı ilk olarak 7-circle.com'da yayınlanmıştır.

10 Eyl 2021

Çocuk Kitaplarından Yetişkinlere Notlar

 Çocukken okunan kitapların verdiği zevk ile yetişkin olunca okunan yetişkin kitaplarının verdiği zevk aynı olmayabilir. Aradaki fark neydi? Çocuğun daha heyecanlı olması mı etkilenmeye daha açık olması mı yoksa daha saf olması mı? Bireylerin özelliklerinin değiştiği gibi kitapların da özellikleri değişmekte.



Çocuklar için hazırlanan kitaplardan yetişkin okur zevk alabilir mi? Ya da almalı mıdır?

Çocuk kitaplarının nitelikli oluşunu belirleyen unsurlar:
  • Amacı ve işleviyle çocuk okurun algı, ilgi ve dikkat düzeyine uygun
  • Çocuk bakışını ve çocuk gerçekliğini yansıtan
  • İçeriğin yalın ve içten olması
  • Çocuksu olmaması
  • Çocuğa görelik ilkesine uygun olması
  • Felsefesi ve edebiyat değeri olması1

Ben bu kriterlere ‘yetişkinlerin de zevk alması’ şeklinde bir kriter eklemeyi uygun görüyorum. Çocuk kitabı yazarları yetişkin aklına çocuk ruhunu ekler ve öyle yazar kitaplarını. Yetişkin süzgecinden geçirirken çocukluğun tazeliğini, saflığını korur.

İnsanlar yaş almaya başladıkça çocukluğun masumluğundan uzaklaşır. Hayal gücünü, hayretini, mucizelere inanmayı, düştükten sonra kalkmayı, acıların geçici olduğunu yavaş yavaş unutur.

Çocuklar düşüp yaralandıktan sonra ağlasalar bile sakinleştikten sonra oyunlarına devam ederler. Ciddi bir travma yaşamadıktan sonra tekrar düşme ihtimalinin verdiği korkuyu bilmezler. Böylelikle düşe kalka büyürüz. Çocuk gerçekliğinden uzaklaşıp yetişkin gerçekliğine yaklaştıkça düşmekten korkar, düştükten sonra kalkmak zorlaşır, yeniden başlamak yorar, yaratıcılık azalır, merak duygusu körelir, hata yapmaktan korkar, mutluluğu somut şartlara bağlar, çocuk kalbinden uzaklaşır insanlar. Tüm bunları yeniden hatırlamak için çocuk kitaplarına dönmeliyiz.



Çocuk kitaplarından yetişkinlere hatırlatmalar:

  1. Yetişkin dünyasının düşünce sistemine eleştirel bakmalısın. Konserve kutusundan çıkan Kondrad, ideal bir çocuğun bilmesi gereken her şeyi bilir, büyüklerin istediği gibi davranır, hatalı davranışı yoktur, kullanma kılavuzuna uygun davranışlar sergiler. Fabrikadan çıkmış çocuk metaforu gerçek dünyamıza uygun olmasa da yetişkin dünyasının sorunlarına gönderme yaparak eleştirel bakış açısı kazandırır. Kondrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk2
  2. Çocukların gözünden bakarak içindeki çocuğu anlayabilirsin. Çocuklar yetişkinlerden daha meraklıdır. Nesneleri olayları neden sonuç ilişkisi içerisinde yetişkinlerden daha farklı yorumlayabilirler. Bir yetişkinin kendini çocuk gerçekliğine indirmesi içindeki çocuğu ve o çocuğun çıkmazlarını, korkularını, heyecanını anlamaya yardımcı olur. Uçurtmam Bulut Şimdi, Sevim Ak’ın kısa öykülerini içeren bir öykü kitabı. Kitaba ismini veren öyküde çocuk karakter, bulutların şekilleriyle nesneler arasında bir benzerlik kurar. Bunu da kaybolan nesnelerin gökyüzünde bulut haline dönüşmesine ve varlıklarını sürdürmelerine bağlar. Ölmüş olan dedesini de bulutlardan birine benzeterek özlemini ifade eder. Uçurtmam Bulut Şimdi3
  3. Akışa bırakacağız, o bizi nereye götüreceğini bilir, diyebilirsin. Kuytu Ormanında Neler Oluyor kitabında geçen bir paragraf şöyle: Ormanda akış diye bir şey var Nil. Sabah uyanırsın, güneş doğar. Bütün canlıların hayatın içine akar. Hayat bir nehir gibidir. Nehirdeki akıntı her şeyi tam olması gereken yere götürür. Akışın tersine kulaç atabilirsin ya da kendini akıntıya bırakmayı seçebilirsin. O zaman sana getireceği güzel hediyeleri görürsün. Kuytu Orman’da Neler Oluyor?4
  4. Hataları gördüğünde dönüştürebilirsin. Hatalar Kitabı’nda bir el tam kafa çizerken bir gözü büyük olur. Diğerini ona eşitleyeyim derken diğer göz daha da büyük olur. Bu bir hatadır. Ama bu hatayı ancak bir gözlük kurtarır. Ve bu bir hata değildir. Sonra boyun ve dirsek uzun olur. Onu da dantelli bir yaka ve bir yama kurtarır. Böylece hatalar silsilesi devam eder. “Görüyor musun farklı hatalar onu nasıl ortaya çıkardı?” sorusunu kendimize de uyarlayabiliriz. Yaşamımızdaki hangi hatalar daha iyiyi görünür kıldı?” Hatalar Kitabı5

“…Ruhunuzla bir çocuk kitabına balıklama dalın; bakalım orada hiç ummadığınız bir simya bulacak mısınız, bakalım kitap içinizdeki yarı unutulmuş, yarı gizli saklı kalmış bir şeyi açığa çıkaracak mı. İmkansız ve belki -imkansız- olmayan şeyleri istemenin neye benzediğini hatırlamak için çocuk kitabı okuyun. Çocuk edebiyatına dönün ki dünyayı iki çift gözle görebileseniz: hem kendi gözlerinizle hem de çocukluk halinizin gözleriyle…”6

Kaynaklar:

  1. Şirin, Mustafa Ruhi. Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış: Çocuk Edebiyatı Nedir Ne Değildir?. Ankara: Kök Yayıncılık, 2007.
  2. Nöstlinger, Christine. Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk. Çev. Mine Kazmaoğlu. İstanbul: Günışığı Kitaplığı, 2014.
  3. Ak, Sevim. Uçurtmam Bulut Şimdi. İstanbul: Can Çocuk Yayınları, 2019.
  4. Şengül, Sibel. Kuytu Orman’da Neler Oluyor?. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2017.
  5. Luyken, Corinna. Hatalar Kitabı. Çev. Ebru Şenol. İstanbul: ABM Yayınevi, 2017.
  6. Rundell, Katherine. Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız?. Çev. Şiirsel Taş. İstanbul: Domingo, 2020.

Bu yazı ilk olarak 7-circle.com'da yayınlanmıştır.

Evden Çalışma Önerileri

 Dünyaca ve ülkece ilginç bir süreçten geçiyoruz. Dünyada ve ülkemizde etkili olan Koronavirüs (Covid-19) nedeniyle alınan önlemlerle birçok şirket, evden çalışma sistemine geçti. Şanslıyız ki, teknoloji evden çalışmak gibi bir esneklik sağlıyor. Evlerimizde ofis ortamı oluşturabiliyoruz. Fakat bu düzene geçiş biraz zorlu olabilir. Home office sistemine geçişi kolaylaştıracak bazı öneriler hazırladık. Sadece kurumsaldan evden çalışmaya geçenler için değil bu yazımız. Aynı zamanda zaten hali hazırda home office çalışan ya da kendi işini kurmaya çalışanlar için de geçerli önerilerimiz.



1. Planlama yap:

  • Ajanda kullanımı bu konuda önemli. Aylık yapılacaklar listenizi mutlaka yapın. İşle alakalı yapılacaklar, kişisel gelişiminiz için yapılacaklar, evle ilgili yapılacaklar… Bir listede hepsini kategorilendirerek toparlayabilirsiniz.
  • Aylık hedeflerinizi ajandanızın o ayın başına yazabilirsiniz. Pazar ya da pazartesi aylık yapılacaklar listenizden bakarak haftalık yapılacaklarınızı belirleyin. Bu listeyi hazırlarken öncelik sıralamasına göre hareket edin. Hedefleri kısaca yazıp bırakmayın. Yanına biraz açıklama yapın. Mesela ‘7-circle.com blog yazısı yaz.’ Değil ‘7.circle.com blog için Bilişsel Çarpıtmalar, Yeni ayın etkileri, Evden Çalışma’ yazılarını yaz. Ayrıca her hedefin yanına ‘tamamlanma son tarihini’ de yazmak o işi yapma motivasyonunu artırır ve daha sistemli olur.
  • Her sabah, haftalık listeden yapılacakları günlük yapılacaklar listesi haline getirebiliriz. Böylelikle gün içinde neler yapacağımızı görmüş oluruz. Yine gün içindeki aciliyet durumuna göre yapılması gerekenleri üste yazabiliriz.
  • Evde olduğumuz şu günlerde iş için yapılacaklar / ev için yapılacaklar diye 2 ayrı liste yapmamız da mümkün.

2.  Rutinleri önemse

  • Her sabah evden işe gidecekmiş gibi uyanmak ve kişisel bakımını yapmak önemli. Kahvaltı, kahve saati gibi kişisel alanlar oluşturarak çalışma öncesi bir hazırlık yapılabilir. Evde pijamalarla oturmak yerine dışarı çıkacakmış gibi hissettiren ev kıyafetleri tercih edilebilir. Rahat kıyafetler giyilecekse bile en azından uykudan uyandığınız giysilerle günü geçirmeyin (:
  • Evde bir ofis köşesi oluşturulmalı mümkün olduğunca. Çalışma odasına ya da çalışma köşesine girince işte olduğunuzu hissetmiş olursunuz. Molalarda da evin başka bir köşesine geçerek rahatlama alanınızı geniş tutabilirsiniz.
  • Birlikte çalıştığınız kişilerle bilgi paylaşımı yapmayı belirli rutinlere bağlayabilirsiniz. Geri dönüşler için saatler belirlerseniz her gün o zaman dilimleri arasındaki süreyi çalışma rutini haline getirirsiniz.


3. Zaman yönetimi

  • Günü 3 ya da 4 parçaya bölebilirsiniz. Sabah-öğle-akşam gibi ya da daha farklı. Kendi ihtiyacınıza göre en verimli saatlerinize en önemli işleri yerleştirebilirsiniz. Genelde sabah saatlerine yapmaktan hoşlanılmayan ama yapılması zorunlu işleri koymayı öneriyorlar. Böylelikle erteleme davranışına eklenen olumsuz hisleri gün boyu taşımamış oluyorsunuz.
  • Molalarla çalışmak oldukça önemli. Özgü Güler’in ÇAY Tekniği çalışma zamanımızı kişiselleştirmemize olana sağlıyor. İhtiyacınıza göre 20 – 30 – 40 dakika şeklinde 3 seçenek var. Dikkat süren hangisi içinde onu seç. 30 dakika çalış 10 dakika mola ver. Bu şekilde 4 kere döngüyü tamamlayınca daha uzun bir mola verebilirsin. Bu uzun molayı da 20 dk ya da 30 dk olarak belirleyebilirsin.
  • Molalarda evde yapmanız gereken işleri yapabilirsiniz. Çamaşır asmak-katlamak, bulaşık makinesini boşaltmak, çekmeceleri düzeltmek, evi süpürmek vs… Böylelikle yapılacaklar listenize molalarda bile tik atmış olursunuz.

4.  Motivasyon ve Dikkat

  • Çalışmaya odaklanma ve motivasyon sağlamakta çok zorlanıyoruz. Gündem yoğun. Sakinleşmek zor. Süreci çok merak ediyoruz. Bazen de zihnimizi dağıtmak için dizi film youtube videosu izlerken zaman akıp gidiyor. Neler yapalım odaklanmak için?
  • Masada çalışın ve çalışma sürecinizde uyaranları en aza indirin.
  • Molalarda kendinizi ödüllendirin.
  • Çalışırken düşünce giriş çıkışları çok olduğunda yanında bulundurduğunu ajandaya, deftere düşüncenizi tek sözcük halinde yazın. Mesela aklınıza yeni bir tarif denemek geldi. Islak kek, yazın. Ya da sınavların ertelenmesi geldi aklınıza; sınav, yazın. Çalışmaya devam edin. Molanızda da aklına gelenlere bakarsınız. Çalışma anınızı bozmamış olursunuz böylelikle.
  • Bazen gerçekten de çalışmamak gerekiyordur. O zaman bir çalışma zamanınızı 20 dk 30 dk 40 dk artık hangisini belirlediyseniz, kendinize ayırın. O an neye ihtiyacınız varsa onu yapın. Süre dolunca çalışma düzeninize devam edin. Stresli bir şekilde çalışmaya devam etmek verimi düşürürken sağlığınıza da zararı olabilir. Duygusal ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundurmamız şart.
  • Yemek düzeni oluşturun ve yemeğinizi çalışma masanızda yemeyin. Eğer ayrı bir çalışma masanız yoksa ve yemek masasını çalışma alanına dönüştürdüyseniz; masanın çalışmadığınız tarafına geçebilirsiniz.
  • Molalarda masadan kalkıp odanın ya da evin başka bir köşesine geçin. Hem hareket etmiş olursunuz hem de zaten sürekli ev içindeyken bir de sadece masada kalmak motivasyonuzu düşürür. Balkona çıkabilir, pencereyi açabilir, bitkilerle vakit geçirebilirsiniz.
  • Bazen sadece durmak ve gökyüzüne bakmak da yeterli olabilir.
Bu yazı olarak 7-circle.com'da yayınlanmıştır.

Ruha İyi Gelen Kitaplar

 Bunalımlı ve çöküş halini bir anda sihirli bir değnek ile ortadan kaldırmak pek mümkün değil. Olumsuz hislerle, yetersizlik düşüncesiyle biraz uğraşmak gerek. Çabalamak ve kapıların aydınlık tarafını bulabilmek için karanlıkta biraz yol almak gerek.

Kitaplar, insan deneyimlerinin yaşama ışık tutmuş halidir. Kitaplar umutsuzluktan çıkış yollarını bulan insanları inceler. Yeni yollar keşfetmenize, kendinize uyarlamanıza yardımcı olur.  Sizin için 5 kitap belirledik. Kitaplardan üçü, psikoloji  alanında uzman kişiler tarafından bilimsel verilere dayalı bir şekilde oluşturulmuş. İnsanın ruhu, duyguları, psikolojisi, hastalıkları hakkında açıklamalar ve iyi oluş üzerine teknikler içeriyor. İki de roman önerisine yer verdik. Romanlarda, yazarların yoğun gözlem gücünü ve toplumla birlikte kendi ruhsal çözümlemelerini okuyoruz. Gönül yorgunluklarına, romanların şifa olacağına inanıyorum. Umarım kitaplar, kendinizi şifalandırmanıza yardımcı olur…



Seninle Başlamadı 

Bazen çok mutlu olduğunuz anlarda bile içimizde yer etmiş olan hüznü yoğun bir şekilde hissedersiniz. İlerleyen yaşlarda sebebini bilemediğiniz, bir anda ortaya çıkan psikolojik ya da fizyolojik rahatsızlıklarla karşılaşma ihtimaliniz var. Bunların sebebi ailenizde yaşamış olan birinin travmaları olabilir ve DNA aktarımı ile size geçmiş olabilir. Anne- baba ve 3 kuşak öncesi akrabalarla  ilgili olarak reddetme, özdeşleşme ya da aile bağlarının kopması gibi durumları devralmış olabilirsiniz

Kitap boyunca travma nedenlerini bulabilmek için birçok örnek olay açıklaması yapmış ve alıştırmalara yer vermiş yazar. Travma nedenini tahmin ettikten sonra da bu durum ile nasıl baş etmemiz gerektiği konusunda bizlere ne yapmamız gerektiğini yöntemlerle anlatıyor. Tüm olumsuz duygular ve korkular yalnızca sizden kaynaklanmayabilir. Bu nedenle geçmişe gitmek, aile bağlarını incelemek, ataların psikolojik durum ve travmalarını incelemek çok önemli görülmüş kitap boyunca. Yazarın bahsettiği yöntemleri denemek okur için oldukça faydalı sonuçlar ortaya çıkarıyor.

İyi Hissetmek 

Kitap depresyon hastalarına bilişsel davranışçı terapi çerçevesinde depresyon hastalığını tanıma ve adım adım bu hastalıkla başa çıkmada yarar sağlayacak tamamen çalışmalarla faydası kanıtlanmış bilgileri içermektedir. Çalışmaları bir ödev niteliğinde kabul ederek bir sistem içerisinde çalışmalar yapılırsa bir yardımcı kitap niteliği de kazanabilir. Yazar uzman bir psikiyatrist ve  yıllar içinde bizzat yaşayıp, deneyimlediği farkındalıklarını okurları ile paylaşmakta, okuyucuya ışık tutmaya çalışmakta. Mesela kendinizle alakalı bir sorunu tespit ettiniz,  bu kitap size sorunlarınızın çözümünde rehber olabilir. İç huzursuzluğundan kurtulup, kendini daha iyi hissetmek isteyenler için bir kitap.

Duyguların Psikolojisi 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından yazılan kitap, oldukça açık ve anlaşılır bir dile sahip.  Duyguların insan hayatındaki etkisini anlatan bir kitap. Nefret, kıskançlık, korku gibi duyguların kaynaklarının ne olduğunu öğrenmenizi sağlıyor. Duyguların gerçek nedenleri, duyguları oluşturan zihinsel süreçleri bilimsel ve sade bir dil ile aktardığı için duyguları tanıma adına başucu kitabı olduğunu söyleyebiliriz. Kendi sorunlarınızın nedenlerini anlama ve bunlara çözümler üretebilme anlamında önemli kazanımlar elde edebileceğiniz bir kitap.

Yalnızız

Romanın genel yapısı yalan-gerçek, iyi-kötü, duygu-akıl gibi zıt kutuplar üzerine kurulmuştur.  Yaşadığınız dünyanın sizi yalnızlaştırdığını, eksilttiğini, umutsuzlaştırdığını düşünüyorsanız Peyami Safa’nın Yalnızız romanını okuyabilirsiniz. insanın ruh dünyasında hep var olacak çelişkilerin, korkuların, arayışların irdelendiği bir kitap. Peyami Safa, romanda insanlığı kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmakta çünkü; son yüzyılda insanın bütün problemleri insanın ruhundan uzaklaşmasından kaynaklanmaktadır.

Araf 

Yalnızlık, yabancılık, dil ve zaman üzerine roman…

Türk Omer, Fas asıllı Abed ve İspanyol asıllı Piyu ile. Romanda kimliğin, aidiyetin, benliğin ve dilin; parçalanması, sınırların belirsizleşmesi, takıntılar, depresyon, bunalım ve çöküş karakterler üzerinden aktarılmaktadır. Gail Ömer’in   karşıt karakteri olarak karşımıza çıkar. Sorunları vardır Gail’in;  korkaktır, obsesiftir, kendi içinde yaşamaktadır, karanlıkta kalan yanları vardır, intihara meyillidir. Romanda karakterler mükemmellikten oldukça uzakta ve kendi içlerinde oldukça sorunlara sahip. Böylelikle karakterlerle empati kurabilir ve onların çıkmazlarıyla özdeşim kurabilirsiniz. Karakterlerin hatalarından yola çıkarak kendi hatalarınızı fark edebilir ve çözümler geliştirebilirsiniz. Hiçbiri olmasa bile ‘Benim gibi hisseden birileri var,’ düşüncesi rahatlatabilir. Bir şans verin romana.



Bu yazı ilk olarak 7-circle.com sitesinde yayınlanmıştır.